Ata/ ATATÜRK, MUSTAFA KEMAL

 

ATATÜRK, MUSTAFA KEMAL (1881-1938)

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı. Selanik, Kasımiye Mahallesi’nde, bugün müze olan evde dünyaya geldi. Babası Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Mustafa eğitime Selanik’te "Fatma Mollakadın" adlı mahalle okulunda başladı; daha sonra bu okuldan alınarak Şemsi Efendi İlkokulu’na verildi.Bu okulu bitirmeden babası öldü. Bu yüzden Zübeyde Hanım, Langaza’da bir çiftlikte kahya olarak çalışan kardeşinin (Hüseyin Ağa) yanına çocuklarıyla birlikte gitti. Mustafa, burada bir süre tarla bekçiliği yaptı. Köyde okul yoktu. Bu sebeple Mustafa Selanik’te bulunan teyzesinin yanına gönderildi. Selanik Mülkiye İdadisi’ne yazıldı ise de arkadaşlarıyla anlaşamadı ve okulu terketti; çünkü Mustafa, askerî okula gitmek istiyordu. Sonunda Askerî Rüştiye’ye yazıldı (1893). Matematik derslerindeki başarısından dolayı Mustafa Sabri adlı matematik öğretmeni ona "Kemal" adını verdi. Mustafa Kemal, 1896’da Askerî Rüştiye’yi bitirdi ve Manastır Askerî İdadisi’ne girdi. Bu okulu 1898’de tamamlayarak İstanbul’daki Harbiye Mektebi’ne geldi; piyade sınıfına yazıldı (13 Mart 1899).

Mustafa Kemal, Harbiye Mektebi’ni 10 Şubat 1902’de bitirdi ve Erkân-ı Harbiye (Kurmay) sınıflarına geçti.

Erkan-ı Harbiye (Harb Akademisi)’yi 11 Ocak 1905’te bitirdi ve kurmay yüzbaşı oldu. Kurmaylık hakkını kazanan onüç subaydan biri idi. Beyazıt’ta bir ev kiralamıştı. Ayrıca birkaç arkadaşı ile bu eve bitişik bir oda tutmuştu. Siyasî faaliyetleri bu odada sürüyordu. Arkadaşlarından birinin bu durumu jurnal etmesiyle, Mustafa Kemal, Ali Fuad (Cebesoy) ve 2 yüzbaşı tutuklandılar. Yıldız Sarayı’nda birkaç ay sorguya çekildiler, İstanbul’dan sürülmek şartıyla affedildiler.

Mustafa Kemal ve Ali Fuat, Şam’a, 5. Ordu emrinde 30. Süvari Alay’ına gönderildiler. Bu görev Mustafa Kemal’e imparatorluğun içinde bulunduğu durumu öğretti. Mustafa Kemal, burada Hacı Mustafa (Cantekin) ile tanıştı. Mustafa Kemal ve arkadaşları Müfit (Özdeş), Lütfi ve Mustafa (Cantekin) birleşerek "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurdular (Ekim 1906). Cemiyetin Yafa, Kudüs ve Beyrut şubelerini Mustafa Kemal açtı. Ancak Suriye, cemiyetin gelişmesi için uygun değildi. Bu sebeple Mustafa Kemal, Selanik’e giderek cemiyetin bir şubesini de orada kurdu. Kısa bir süre sonra Şam’a döndü, İngiltere ile Osmanlı Devleti arasındaki Akabe meselesi yüzünden güneye gönderilen birlikler arasında Birüssebi’ye gitti. O sırada Selanik’te İttihat ve Terakki Cemiyeti kurulmuştu. Eylül 1907’de bu iki cemiyet "İttihat ve Terakki" adı altında birleşti.

Haziran 1907’de Mustafa Kemal, kolağası olarak önce Şam 5. Ordu kurmaylığına, Eylül ayında da Manastır 3. Ordu Komutanlığı emrine tayin edildi. Manastır’a giderken Selanik ordu müşirliği kurmaylığına gönderildiğini öğrendi. 22 Haziran 1908’de kendisine ek görev olarak Selanik-Üsküp demiryolu müfettişliği verildi. İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri bu bahane ile onu, merkezden uzaklaştırmış oluyorlardı. İttihat ve Terakki Cemiyeti 1876 Anayasası’nın geri getirilmesini isteyen bir bildiri yayınladı. Çıkan olaylar sonucu 23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edildi .İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerinden binbaşı Enver (Paşa) bu zaferin kahramanı olarak görülüyordu. Mustafa Kemal, ülkede reformlar yapılmasını, İttihat ve Terakki’nın açık bir siyasî parti niteliği almasını ve ordunun kesin olarak siyasetten çekilmesini istiyordu. Mustafa Kemal ve İttihat ve Terakki arasındaki fikir uyuşmazlığı bu görüşlerden sonra ortaya çıktı. Bu sırada Trablusgarp’ta Meşrutiyet’e karşı bir ayaklanma başladı. İttihatçılar bunu bir fırsat bilerek Mustafa Kemal’i Trablusgarp’a yolladılar. Mustafa Kemal, kan dökmeden ayaklanmayı bastırdı ve Redif tümeni kurmay başkanı olarak Selanik’e döndü (13 Ocak 1909). II. Meşrutiyet’e rağmen İttihatçılar İstanbul’a hakim olamamışlardır, İslamî prensiplerin ihlâl edildiği bahane edilerek İstanbul’da bir ayaklanma meydana geldi. 31 Mart Olayı adı verilen bu ayaklanmayı "Hareket Ordusu" bastırmıştır. 3. Ordu’ya bağlı birliklerle Redif kıtalarından meydana gelen Hareket Ordusu olayı bastırdıktan sonra suçluları cezalandırdı ve padişah II. Abdülhamid tahttan indirildi.

22 Eylül 1909’da Selanik’te İttihat ve Terakki’nin yıllık kongresi toplandı. Mustafa Kemal bu kongreye Trablus delegesi olarak katıldı ve görüşleriyle dikkati çekti.

Bundan sonra Mustafa Kemal, Zabit Talimgahı ve 38. Piyade alay kumandanlığı yaptı. General Litzman’ın "Takımın Muharebe Talimi" ve "Bölüğün Muharebe Talimi" adlı kitaplarını çevirerek bastırdı (1909 ve 1912). Cumalı Ordugahı (1909) ve Tabiye Tatbikat Seyahati (1911) adlı kitaplarını da bu dönemde yayınlandı. 1910 sonbaharında, Fransız ordusunun Picardie’de yaptığı tatbikata katıldı.29 Eylül 1911’de İtalyanlar Trablusgarb’a saldırdılar. Bu bölge imparatorluğun ihmal edilmiş bir bölgesi idi ve savunması az sayıda bir kuvvete bırakılmıştı. Paris Ataşemiliteri Fethi (Okyar), Berlin Ataşemiliteri, En ver (Paşa) gönüllü subay olarak Trablus’a gittiler. Mustafa Kemal de gizlice Trablus’a geldi. Önce Tobruk’ta sonra Derne’de muharebeleri yönetti. 27 Kasım 1911’de Binbaşı oldu. Bu sırada Balkan Savaşı başladı (1912). Mustafa Kemal bu olay üzerine İstanbul’a geldi. Ancak, Bulgarlar, Çatalca hattına kadar gelmişlerdi. Osmanlılar Bolayır Yarımadası’nda kuvvet toplamayı, bu kuvvetle Bulgar hattının gerisine saldırmayı düşünüyorlardı. Mustafa Kemal, Bolayır’da kurulan mürettep kolordusunun harekat şubesi müdürlüğüne tayin edildi (25 Kasım 1912). Mürettep kolordu kumandanı Fethi Bey’in askerlikten istifa edip, İttihat ve Terakki’nin Genel Sekreteri olmasıyla, yerine Mustafa Kemal geçti. 22 Temmuz 1913’te Edirne’ye giren ilk kuvvetler bu kolorduya aitti. 27 Ekim 1913’te Mustafa Kemal Sofya Askerî Ateşeliği’ne gönderildi; bu bir çeşit sürgün cezası idi.

Bu sırada Enver Paşa yarbaylıktan tuğgeneralliğe yükselerek Harbiye Nazırı oldu ve orduda bir gençleştirme hareketine başladı. Mart 1914’te Mustafa Kemal yarbaylığa yükseltildi. 28 Haziran 1914’te Avusturya veliahtı Arşidük Franz Ferdinand Saraybosna’da öldürüldü. Bu I. Dünya Savaşı’nın başlamasıydı. Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti’nin Almanya yanında savaşa girmesine karşıydı. Enver Paşa ise karşı fikri destekliyordu ve Osmanlılar Almanların yanında savaşa katıldılar.

Mustafa Kemal, 2 Şubat 1915’te Tekirdağ’da kurulmakta olan 19. Tümen Kumandanlığına getirildi. 19. Tümen önce Maydos (Eceabad)’a sonra Bigalı’ya nakledildi. Bu sırada İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale’yi geçmeye çahşmışlarsa da ağır kayıplara uğrayarak geri çekilmişlerdir (18 Mart). 25 Nisan’da Gelibolu Yarımadası’na iki yerden çıkartma yapıldı (Seddülbahir ve Arıburun). Mustafa Kemal’in hayatında önemli bir yer tutan Çanakkale Savaşları başlamıştı. Mustafa Kemal’in Sarıbayır, Kocaçimen, Çonkbayırı, Kireçtepe ve Anafartalar’da muharebeleri tarihin en çetin muharebeleri olarak nitelenmiştir. 21 Ağustos muharebelerinden sonra düşmanı denize dökmek için bir saldırı düşündü. Ancak yardımcı kuuvetlere ihtiyaç vardı. Yardım gelmeyince Grup Kumandanlığı’ndan istifa etti. İstifası kabul edilmeyerek hava değişimine çevrildi. Mustafa Kemal albaylığa yükseltildi.

Bir süre Soyfa’da dinlendi ve daha sonra Edirne’de 16. Kolordu Kumandanlığına tayin edildi (1916). Nisan 1916’da rütbesi generalliğe yükseltildi. Mustafa Kemal Muş ve Bitlis’i geri aldı (6-7 Ağustos 1916). Bu başarısından dolayı Altın Kılıçlı imtiyaz madalyası kazandı. 5 Mart 1917’de 2. Ordu kumandan vekili, 18 Mart’ta da asaleten ordu kumandanı oldu. Daha sonra Hicaz Kuvve-i Seferiyesi kumandanlığı teklif edildiyse de görevi kabul etmedi. Başkumandanlık Hicaz’in boşaltılmasını teklif etti. Enver Paşa bu görevi Mustafa Kemal’e verdi; bu şekilde onu harcamak istiyordu. Ancak Mustafa Kemal bu teklifi de kabul etmedi. Enver Paşa, Bağdat’ı geri almak üzere Halep’te Yıldırım Orduları grubu adı verilen yeni bir kuvvet topluyordu. Bu orduların başına general Falkenhayn getirildi. Mustafa Kemal Paşa da bu gruba bağlı 7. Ordu Kumandanı oldu (5 Temmuz 1917). Bağdat’ın geri alınmasından vazgeçildi ve ordu Filistin’e yollandı. Buradan Enver Paşa’ya bir rapor gönderdi. Enver Paşa’nın raporla ciddi bir şekilde ilgilenmemesi yüzünden istifa etti. 7 Kasım 1917’de genel karargah emrine alındı.

Aralık 1917’de Kayser, Osmanlı padişahını Alman imparatorluk karargahına davet etti. Bu davete veliaht Vahdeddin Efendi ve Mustafa Kemal Paşa birlikte gittiler.15 Aralık 1917-5 Ocak 1918 tarihleri arasında yapılan bu seyahatte Veliaht’a savaşın kaçınılmaz sonuçlarını anlatmaya çalıştı. Dönüşünde böbrek rahatsızlığının artması yüzünden Karlsbad (Bugünkü Karlovi Vari) gitti. Temmuz 1918’de kendisini ziyarete gelen bir arkadaşı padişah Mehmed Reşad’ın öldüğünü ve yerine Vahdeddin’in geçtiğini bildirdi. 4 Ağustos 1918’de İstanbul’a döndü. 16 Ağustos 1918’de 7. Ordu Kumandanlığına yeniden tayin edildi. 22 Eylül’de Vahdeddin’in fahrî yaveri oldu. Buna rağmen Nablus’a gitti. Bu cephede 3 ordu vardı. Bu üç ordunun Filistin Cephesi’ndeki muharebeleri yenilgi ile sonuçlandı.

8 Ekim’de Talat Paşa hükümeti istifa etti. Padişah hükümeti kurmak görevini Tevfik Paşa’ya verdi. Mustafa Kemal Paşa, Padişaha telgraf çekerek sadarete Ahmed İzzet Paşa (Furgaç)’yı getirmesini istedi. Sonuçta Tevfik Paşa hükümeti kuramadı ve sadrazam Ahmed İzzet Paşa oldu. Ancak Mustafa Kemal Paşa’yı Harbiye Nazırı yapmadı. 30 Ekim’de Osmanlı Devleti Mondros Müterekesi ‘ni imzaladı. Mütarekeye göre Alman kumandanların Türkiye’yi terketmeleri gerekiyordu. Bu sebeple Liman von Sanders Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığı’nı Mustafa Kemal Paşa’ya bıraktı (31 Ekim). 7 Kasım ‘da Yıldırım Orduları Kumandanlığı kaldırıldı ve 13 Kasımda Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a geldi. Bu tarih müttefiklerin İstanbul’a geliş günüydü.

Sadrazam İzzet Paşa istifa etti. Yeni hükümeti kurma görevi Tevfik Paşa’ya verildi. Mustafa Kemal ve arkadaşları yeniden İzzet Paşa’nın sadrazam olması için uğraştılarsa da başarılı olamadılar. Mustafa Kemal Paşa "Zabit ve Kumandanla Hasbihal" adlı eserini bu sırada yayınladı, işgal kumandanları ondan şüphelenmeye başladılar. Kendisini uygun bir görevle merkezden uzaklaştırmak gerekiyordu, İngiliz raporlarına göre Türkler Samsun’da Rum ahaliye baskı yapıyorlardı, İngilizler, bu duruma bir son verilmezse kendilerinin Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesi gereğince işe el koyacaklarını bildirdiler. Hükümet bir tedbir olarak Mustafa Kemal Paşa’yı 9. Ordu Kıtaatı müfettişliğine tayin etti. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’da hem askerî, hem de mülkî görevleri vardı. Bunlar kısaca: Bölgedeki asayişin düzeltilmesi, silahların toplattırılıp saklanması ve mıntıkadaki Redd-i İlhak ve Mü-dafaa-i Hukuk cemiyetlerinin kapatılması idi. Mustafa Kemal Paşa bu görev ile müfettişlik sınırları içinde ve dışındaki bütün kumandanlarla doğrudan doğruya haberleşip, gereken emirleri verecekti. Mustafa Kemal, yol hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde yaptı, İstanbul’dan ayrılmadan önce Yıldız Sarayı’nda Vahdeddin’i ziyaret etti ve gizli bir görüşme yaptı. 16 Mayıs’ta Bandırma vapuru ile hareket ederek 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı.

Bu arada Batı Anadolu’da da Yunan işgali başlamıştı. Yunan kuvvetleri 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıktılar.

Mustafa Kemal Paşa, çalışmalarını iki nokta üzerinde topladı: l-Yetkisi altındaki askerî ve sivil makamlarla sıkı bir temas kurmak. 2-Halkı düşmanlarla savaşmaya teşvik etmek.

Bu sebeple Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak grupları arasında bağlantı kurmaya çalıştı. Bu çalışmaları işgal kuvvetleri ile Osmanlı Hükümeti’ni tedirgin etti. İngilizlerin baskısıyla hükümet Mustafa Kemal Paşa’yı geri çağırdı. Mustafa Kemal Paşa bunu kabul etmedi ve karargahını Samun’dan Havza’ya taşıdı. 28 Mayıs’ta Havza’dan Anadolu ve Trakya’daki bütün kumandanlara ve sivil yöneticilere ilk genelgesini gönderdi. Havza’dan Amasya’ya geçti 21/22 Haziran gecesi ünlü Amasya Genelgesi (Tamimi)’ni yayınladı. Mustafa Kemal Paşa 3 Temmuz’da Vilayât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin düzenlediği kongreye katılmak üzere Erzurum’a geldi, İstanbul Hükümeti 7 Temmuz’da Mustafa Kemal’i görevinden uzaklaştırdı. Mustafa Kemal bunu haber alır almaz görevlerinden istifa etti. Erzurum Kongresi 23 Temmuz’da toplandı, 7 Ağustos’a kadar devam etti. Kongrede vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı; vatanın istiklalini İstanbul Hükümeti koruyamazsa, bunu temin için bir geçici hükümet kurulacağı; manda ve himayenin kabul olunmayacağı gibi önemli kararlar alındı. Sivas Kongresi 4 Eylül 1919’da toplandı. Kongre Erzurum Kongresi- nde alınan kararları onayladı. Misak-ı Milli metnini daha açık bir hale getirdi. Aldığı kararları uygulayabilmek için bir Heyet-i Temsiliye seçti.

12 Eylül 1919’da Mustafa Kemal Paşa bütün telgraf merkezlerine bir tamim göndererek, iyi bir hükümet işbaşına gelinceye kadar İstanbul Hükümeti ile bütün resmî bağların kesildiğini bildirdi. Damad Ferid Paşa hükümeti çekildi ve yerine Ali Rıza Paşa geldi. Hükümet Heyet-i Temsiliye ile görüşmek ve bir anlaşma yapmak için Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı Anadolu’ya gönderdi. 20-22 Ekim’de yapılan görüşmelerde alınan kararlarla İstanbul Hükümeti Anadolu hareketini resmen tanımış oluyordu.

7 Kasım 1919’da İstanbul Hükümeti’nce yapılan seçimlerde Mustafa Kemal Paşa Erzurum milletvekilliğine seçildi. 27 Aralık’ta Ankara’ya geldi. 10 Ocak 1920’de Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’ni kurdu.

12 Ocak’ta İstanbul’da Meclis-i Mebusan açıldı. Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a giden milletvekillerine kendisini Meclis başkanlığına seçmelerini ve "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk" adı altında bir grup kurmalarını teklif etmişti. Fakat başkan olmasının sakıncalı olacağı düşüncesiyle onu başkanlığa seçmediler ve kurdukları gruba Felah-ı Vatan adını verdiler. Bu grup 28 Ocak’ta Misak-ı Milli esaslarını bir bildiri şeklinde Meclis’e kabul ve imza ettirmiştir. 13 Mart’ta Onlar Meclisi İstanbul’un işgaline karar verdi ve 16 Mart’ta İstanbul işgal edildi. 18 Mart’ta Osmanlı Meclisi son toplantısını yaparak çalışmalarına ara verdi.

Mustafa Kemal Paşa 19 Mart’ta yayınladığı bir bildiri ile Ankara’da bir meclisin toplanacağını, bu meclisin milletin seçeceği temsilciler ile İstanbul Meclisi üyelerinin Anadolu’ya geçebilenlerinden oluşacağını bildirdi.

Ankara’da kurulan T.B.M.M. ilk toplantısını 23 Nisan 1920 Cuma günü, en yaşlı üye Sinop milletvekili Şerif Bey’in başkanlığında yaptı. 24 Nisan’da başkanlığa seçilen Mustafa Kemal Paşa söz alarak Mondros Mütarekesi’nin imzasından Büyük Millet Meclisi’nin açılışına kadar geçen siyasî olayları anlattı.

Ankara’ya ilk geldiği günlerde Ziraat Okulu’nda ve sonraları istasyon binası yanındaki dairede bir süre kaldıktan sonra, Ankara Belediyesi’nin Çankaya’da satın alarak kendisine hediye ettiği köşke yerleşmiş bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın bütün hayatı tam bir çalışma içinde geçiyordu. Meclis’te kurulan Lâyiha Encümeni’ne 27 Nisan 1920’de seçildi. 20 Ocak 1921 tarihinde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile İcra Vekilleri Heyeti Başkanlığı makamı kurulunca, Fevzi Paşa bu göreve seçilinceye kadar İcra Vekilleri Heyeti Başkanlığı’nı da yaptı. Mustafa Kemal, 30 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğunu bir sirkülerle bütün yabancı devletler Hariciye nezâretlerine bildirmişti. Bu arada, İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal Paşa’yı idam cezasına mahkûm ediyordu.

Mustafa Kemal, Ermenistan askerî kuvvetlerinin Türklere karşı yapmaya başladıkları zulümlere son vermek üzere 9 Haziran 1920’de Doğu vilayetlerimizde gerekli hazırlıkların yapılması için emir vererek, 15.Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir’i Şark Cephesi Komutanlığı’na tayin etti.

22 Haziran 1920’de de Yunan Ordusu, Salihli, Akhisar, Soma, Aydın, Nazilli yönünde ilerlemeye başladı. Bu taarruzun amacı Sevr Antlaşması’nın kabul edilmesini kolaylaştırmaktı. Büyük Millet Meclisi, bu taarruzu önlemek ve dağınık kuvvetleri bir kumanda altında birleştirmek üzere, 18 Haziran 1920’de Ordu Komutanlığı yetkisi ile Garp Cephesi Komutanlığı’nın kurulmasına karar verdi ve bu vazifeye 20. Kolordu Komutanı General Ali Fuad (Cebesoy) tayin edildi. Düşman kuvvetleri kısa bir müddet içinde Trakya’yı işgal ettiler (20-27 Temmuz 1920).

İtilaf Devletleri, daha Yunan taarruzu başlamadan önce padişah hükümeti elçilerini Paris’e davet ederek, Osmanlı Devleti’yle barış için hazırladıkları Sevr Projesi’ni vermişler (11 Mayıs 1921) ve Vahdeddin’in başkanlığında toplanan bir "Şurâ-yı Saltanat" da 22 Temmuz 1920’de antlaşmanın kabul ve onanmasına karar vermişti, İstanbul Hükümeti elçileri, öldürücü hükümler taşımasına rağmen, bu anlaşmayı imzaladılar (10 Ağustos 1920).

Büyük Millet Meclisi 19 Ağustos 1920 tarihli toplantısında Sevr Antlaşması’nı imzalayanların ve bunu onaylayan Şurâ-yı Saltanat ‘ta bulunanların vatan haini olduklarını ve vatansız sayılmalarını karar altına aldı.
24 Eylülde Türk topraklarına saldıran Taşnakçı Ermenistan’a 28 Eylül 1920’de Şark Cephesi’ndeki ordumuz taarruza geçerek, arka arkaya zaferler kazandı. Sarıkamış, Kars ve Gümrü işgal edildi. Ermenilerin istekleri üzerine 18 Kasım 1920’de mütareke imzalandı; 2/3 Aralık gecesi de Gümrü Antlaşması yapıldı.

Ermenilerle mevcut anlaşmazlıklar halledildiği ve Misak-ı Milli’nın Doğu’daki hudutlarımıza ait bir kısım gayeleri gerçekleştiği sıralarda Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi’nin Gürcistan ile olan münasebetlerini de düzenlemek için çalışıyordu. Temmuz 1920’de İngilizler, Batum’u boşaltınca Gürcüler Batum’u işgal etmişlerdi. Mustafa Kemal Paşa 25 Temmuzda bu hareketi protesto etti. Daha sonra Gürcü Hükümeti’nin elçisi, aradaki anlaşmazlıkları bir karara bağlamak üzere Ankara’ya geldi. Ancak Gürcülerin görüşmeleri uzatmaları ve güçlükler çıkarmaları üzerine Gürcistan’a bir ültimatom verildi (23 Şubat 1921). Sonuçta Ardahan, Artvin bölgesi işgal edilerek Misak-ı Milli’nin bir kısım gayeleri daha elde edildi.

11 Mayıs 1920’de Moskova’ya gitmek üzere yola çıkan Türk elçileri, Moskova’ya , 11 Temmuz’da vardılar. Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin, 3 Haziran 1920’de Misak-ı Millî’yi tanıdıklarını bildirmiş ve antlaşma metni 24 Ağustos 1920’de son şeklini almıştı. Ancak Sovyetler Ermeniler lehine Doğu hudutlarımızda fedakarhk yapmamızı isteyince, antlaşmanın imzalanması geri bırakıldı. 14 Aralık’ta Moskova’ya bir heyet daha gönderildi. 16 Mart 1921’de Türk-Sovyet dostluğunun temeli olan Moskova Antlaşması imzalandı. Mustafa Kemal Paşa siyasî, ictimaî,idarî ve askerî görüşlerini açıklayan bir program hazırladı ve bunu "Halkçılık Programı" adı altında bastırarak hükümet teklifi halinde Meclis’e verdi (13 Eylül 1920). Mustafa Kemal Paşa’nın programı esas tutularak hazırlanan (20 Ocak l920) Teşkilat-ı Esasiye kanunu kabul edildi.
Kurtuluş Savaşı devam ediyordu, II.İnönü Zaferinden sonra Ankara’ya dönmüş olan Londra Konferansı Türk elçilik heyeti başkanı Bekir Sami’nin imzaladığı sözleşmeler, Mustafa Kemal’in şiddetli tenkitlerine hedef oldu ve hükümetçe reddedildi.

10 Mayıs 1921’de Ankara öğretmen okulunun konferans salonunda Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında toplanan 151 milletvekili "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Meclis Grubu" nü teşkile karar verdiler ve grup başkanlığına oy birliğiyle Mustafa Kemal Paşa’yi seçtiler.

5 Ağustos 1921’de T.B.M.M. Başkomutanlık görevini Mustafa Kemal Paşa’ya verdi. Sakarya Meydan Muharebesi’nden önce Mustafa Kemal Paşa atına binerken düştü ve kaburga kemiklerini kırdı. Ankara’ya gelerek gerekli tedavisini yaptırttıktan sonra hemen cepheye döndü. 23 Ağustos-13 Eylül 1921’de cereyan eden muharebe zaferle sonuçlandı ve 19 Eylül 1921 ‘de kabul edilen bir kanunla Mustafa Kemal’e Müşirlik (Mareşallik) rütbesiyle Gazilik unvanı verildi. 31 Ekim 1921’de ise Gazi Mustafa Kemal’in Başkomutanlık yetkisi üç ay daha uzatıldı. 4 Şubat 1922’de Büyük Millet Meclisi ikinci defa Gazi Mustafa Kemal’in Başkomutanlık görev ve yetkilerini üç ay daha uzattı. 5 Mayıs 1922’de Gazi Mustafa Kemal’in görev ve yetkilerinin uzatılması hakkında teklif olunan yeni kanun tasarısı, onun Başkomutanlık’ta kalmasını istemeyenlerin tesiriyle Büyük Millet Meclisi’nde yapılan birçok tartışmalı görüşmeden sonra oylar dağıldığı için kabul edilmemişti. 6 Mayıs’ta Büyük Millet Meclisi’ nin yaptığı gizli toplantıda Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlık görevi 3 ay daha uzatıldı.

26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı saat 05.30’da Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı ve Kurmay başkanlarıyla birlikte Kocatepe’de hazır bulunuyordu. Düşman Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde büyük bir yenilgiye uğratıldı (30 Ağustos 1922). T.B.M.M. 8 Temmuz 1920’de Meclis Başkanlığı kürsüsüne örttüğü kara örtüyü 6 Eylül 1922’de kaldırdı.

Siyasî alanda başarının müjdesi olan Mudanya Mütarekenâmesi de imzalanmış bulunuyordu (11 Ekim 1922). 28 Ekimde de İtilâf devletleri konferansın Lozan’da toplanacağını bildirmişlerdi.

Büyük Millet Meclisi l Nisan 1923’de seçimi yenilemeye karar verdi. Yapılacak seçimde milletin yeni vekillerine vereceği görev ve yetkileri Mustafa Kemal Paşa 8 Nisan 1923’de "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adına "Dokuz Umde" halinde yayımladı. Mustafa Kemal Paşa’nın bu Dokuz Umde’si Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk yazılı programı oldu. 9 Eylül 1923’te Parti kuruluşunu tamamladı. 11 Eylül’de Fırka, kurucusu Mustafa Kemal’i Genel Başkanlığına seçti. Hayatı boyunca Cumhuriyet Halk Partisi’nin "Değişmez Genel Başkanı" olan Mustafa Kemal Paşa’yi ölümünden sonra 26 Aralık 1938’de toplanan olağanüstü Kurultay "Ebedî Şef" ilân etti.

Mustafa Kemal, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında partinin ikinci kurultayında 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı günden başlayarak Millî Mücadelemiz ve İstiklal Savaşımızın geçirdiği saf haları bütün belgeleri ile anlatmıştır. Mustafa Kemal Paşa nutkuna, Türk Cumhuriyeti’ni, Türk Gençliği’ne, emanet eden tarihî hitabesiyle son vermiştir.

24 Temmuz 1923’de Lozan Antlaşması imzalandı. 29 Ekim 1923 saat 20.30’da Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhuriyet’i kabul etti ve derhal Cumhurbaşkanlığı seçimine gidildi. Oy birliğiyle ilk Cumhurbaşkanlığına Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa seçildi. Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet Hükümetinin ilk Bakanlar Kurulu’nu kurmaya da Başbakan sıfatıyla İsmet Paşa’yı memur etti. 3 Mart 1924’de Halifelik kaldırıldı ve Osmanoğulları Hanedanı mensupları Türkiye sınırları dışına çıkarıldı. Bu suretle Cumhuriyet rejimi tam manasıyla kurulmuş oluyordu.

Türk Milleti Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak yeni bir Türk Devleti’ni kurmayı başarmış ve cumhuriyeti ilân etmişti. Şimdi bu devletin medenî devletler seviyesine yükseltilmesi gerekiyordu. Bu sebeple eski müesseselerle, özelliklerini kaybetmiş olan gelenekleri bırakarak ve yerlerine devletin yapısına uygun müesseseleri kurmak gerekiyordu. Mustafa Kemal Paşa kısa bir süre içinde bunları tasarlamış ve uygulamaya koymuştur.

Bütün bu çalışmalar, Türkiye Devleti’ni medenî milletler seviyesine yükseltme amacını taşıyordu. Ancak bu çalışmalar büyük bir süratle yapılmalı idi. Atatürk, bu çalışmaları büyük bir başarı ile sürdürmüş üstün bir kumandan ve üstün bir diplomattır. “Yurtta sulh cihanda sulh” prensibiyle Devleti’ni medenî milletler arasında söz sahibi yapmıştır.

Atatürk Ocak 1938’de Yalova ve Bursa’ya yaptığı seyahat sırasında hastalandı. Mayıs 1938’de Mersin’e yapmış olduğu seyahat de onu yordu ve yeniden hastalandı. Yapılan konsültasyonda, hastalığın karaciğerde olduğu anlaşılmıştır (Siroz ). Atatürk, 10 Kasım 1938’de saat 09.05’de ölümsüzlüğe geçti. 16 Kasım’da tabutu Dolmabahçe Sarayı’nın büyük tören salonuna konuldu ve halkın ziyareti için sarayın kapıları açıldı. 19 Kasımda yine aynı salonda Prof. Şerafettin Yaltkaya cenaze namazını kıldırdı. Daha sonra cenaze Gülhane Parkı’na getirilerek Yavuz zırhlısına kondu ve İzmit’e gönderildi. 20 Kasımda ise trenle Ankara’ya getirildi. 21 Kasım’da törenle geçici kabri olan Etnografya Müzesi’ne defnedildi. 10 Kasım 1953’te de kendisi için yaptırılan Anıtkabir’e nakledildi.