BATI CEPHESİ
Türk Kurtuluş, Savaşı’nda Eşme-Ulubey’den başlayarak Afyon, Eskişehir, Bilecik hattıyla İznik’e kadar uzanan alan.
Türk milletinin başarılı direnişi karşısında istedikleri barış şartlarını kabul ettiremeyen galip devletler, Milne hattını tutan Yunan kuvvetlerinin Anadolu’yu işgal etmesine karar verdiler (17 Mayıs 1920).
Bursa-Uşak hattından saldırıya geçen (22 Haziran 1920) Yunan kuvvetlerinin 1. kolordusu Türklerin İzmir-Doğu ve Güney cephelerine saldırarak Uşak doğrultusunda ilerleyecekti, İzmir kolordusu ise, İzmir-Kuzey cephesine saldırarak, Bursa istikametine ilerleyip Uşak-Bursa bölgesini ele geçirecekti. Bu tarihte Batı cephesi, belli bir askeri düzen içinde olmadığı gibi düşmana karşı koyan sivil birliklerin başında bulunanlar bölgesel bağımsızlık çabası içinde idiler. Ayrıca bölgedeki kuvvetlerin sağlam bir savunma planları da yoktu. Bu olumsuz şartlar, düşmanın kısa zamanda büyük arazi ve başarı kazanmasına sebep oldu.
Hızla gelişen Yunan saldırısı karşısında çabuk ve köklü tedbirler alınması gerekiyordu. İlk iş olarak Batı Anadolu’daki bütün kuvvetlerin tek komuta altında birleştirilmesi meselesi, hükumetin bir kararıyla halledildi (24-25 Haziran 1920). Cephe Komutanlığı’na Ali Fuat Cebesoy getirildi. Bu arada ileri harekatına devam eden Yunan kuvvetleri, Nazilli’yi (3 Temmuz 1920), Bursa’yı (8 Temmuz 1920), Uşak’ı (29 Ağustos 1920) işgal etmişlerdi. Yunan harekatı hakkında TBMM’de bir önergeyi cevaplandıran Mustafa Kemal Paşa "Kuvvet yetersizliği sebebiyle, Yunanlıları bir süre için gerilla muharebeleri ile oyalamak gerektiğini ve bu yolda harekata girişildiğini" belirterek Avrupa devletleri tarafından silahlandırılmış ve donatılmış bulunan düzenli Yunan tümenlerine sadece gönüllü kuvvetlerle karşı koymanın güçlüğü üzerinde durmuş ve "düzenli bir milli ordu kurulması, bunun için, belirli doğumluların silah altına alınması" meselesini Meclis’e kabul ettirmiştir.
Bu karardan sonra yeni Türk devletinin düzenli ordusunun kurulması çalışması başlamıştır. Bu arada Kuva-yı Milliye’nin ordu kadroları içine katılarak askeri disiplin altına girmesi için çaba harcanmıştır (9 Kasım 1920).
Bu sıralarda Bursa-Dumlupınar hattına çekilmiş bulunan Batı cephesi kuvvetleri, cephenin çok geniş olmasından, sevk ve idareyi kolaylaştırmak üzere Batı Cephesi ve Güney Cephesi olmak üzere ikiye bölündü. Batı Cephesi Komu-tanlığı’na Albay İsmet (İnönü) Bey, Güney Cephesi Komutanlığı’na da Albay Refet (Bele) Bey getirildiler. Milli Kuvvetler kendi bölgelerine isabet eden Batı ve Güney Cephesi’ne bağlandılar.
Bu arada iki önemli tepkiyle karşılaşıldı. İlk tepki Demirci Mehmed Efe’den gelmiştir. İstiklal Savaşı’nda yararlı hizmetler görmüş olan Demirci Efe, Güney Cephesi Komutanı’nın verdiği emirleri önceleri kabul etmiş gözükmüşse de, çevresinin özellikle Çerkez Ethem’in kışkırtmasıyla emir-komuta zincirine girmeyi reddetmiştir. Bu asi harekat 30 Aralık 1920 de bertaraf edilmiştir.
İkinci tepki Çerkez Ethem’den geldi. Çerkez Ethem, Batı Cephesi Komutanı’nın emirlerine karşı koyup bağımsız hareketlerini sürdürdü. Milli Ordu’nun kurulması yerine, Kuva-yı Milliye’nin birleşmesiyle bir ordu kurularak düşmanla mücadele fikrini TBMM’ye kadar yaymayı başardı. Bunun üzerine Çerkez Ethem’e karşı bütün birlikler harekete geçirildi (27 Aralık 1920). I. İnönü Muharebesi dolayısıyla bir süre ara verilen bu hareket asi kuvvetlerin tamamen yenilenmesiyle sona erdi (23 Ocak 1921).
Daha önce Batı ve Güney Komutanlıklarına ayrılan kuvvetler, gücün biraraya toplanması düşüncesiyle Güney Cephesi Komutanlığı kaldırılarak kuvvetleri Batı Cephesi Komutanlığı’na bağlandı (Haziran 1921). Böylece çok genişleyen Batı Cephesi’nde sevk ve idareyi kolaylaştırmak üzere, bu cephedeki kuvvetler dört gruba ayrıldı. Kuzey grubu (I. Grup) İnönü bölgesinde, Güney Grubu (II. Ve III. gruplar) büyük kısmıyla Kütahya bölgesinde küçük kısmıyla ise Afyon Karahisar kesiminde bulunacaktı.