KÖPRÜLÜ FAZIL AHMET PAŞA ( 1635-1676 )
Osmanlı devletini yeniden sağlam temeller üzerinde güçlendiren Köprülüler döneminin en parlak devri, Köprülü Fazıl Ahmet Paşa devridir. Avrupa devletlerine Türk gücü bir kez daha ispatlanmış, içte huzur sağlanmış, sanat ve fikir hareketleri parlatılmış ve yıllar yılı süren Girit adasının fethi tamamlanmıştır. Fazıl Ahmet Paşa, babası gibi devlet işlerinde otoriter bir sadrazamdı. Fakat özel hayatında alçakgönüllü, yumuşak, iyiliksever bir insandı.
1635 yılında Vezirköprü’de doğdu. Babası, Köprülü Mehmet Paşa’dır. 7 yaşına bastığı yıl babası oğlunu İstanbul’a getirdi. Baba, okul-medrese görmemişti ama, oğlunun okumasını, iyi yetişmesini istiyordu. Oğlunu medreseye yollamakla kalmadı, zamanın ünlü hocalarından ders aldırdı. Hocalar arasında, zamanın ünlü bilginlerinden Osman Efendi ile, tarihçi Karaçelebizade Abdülaziz Efendi vardır. 16 yaşında iken müderris olmuştu. Dersler vermeye başladı, ve dersleri ilgi ile takip ediliyordu.
Babasının sadrazamlığı sırasında Fazıl Ahmet Paşa, müderrislikte en büyük mertebeye ulaştı. Fakat babası onun, devlet işlerine girmesini istiyordu. Padişahın iznini alarak oğlunu, Erzurum Valiliği’ne tayin etti. Bir yıl sonra, Şam Valiliği’ne getirilen Fazıl Ahmet Paşa, her iki görevde de başarı gösterdi. Vilayetinin yalnız asayiş işlerini değil, imar işlerini de yoluna koydu ve hemen herkesin gözüne girdi.
DEVLET İŞLERİNDE BAĞIŞLAMASIZDI
Halep Beylerbeyliğine tayin edildiği sırada, babası, yorgun ve hasta idi. Padişahtan, kendisinin yerine oğlunu sadrazam yapmasını rica etti ve kabul olundu. Bunun üzerine Köprülü Mehmet Paşa, padişahla birlikte Edirne’ye giderken, oğlu Fazıl Ahmet Paşa’yı Sadaret Kaymakamlığına getrdi. Babasının ölümünün ertesi günü sadrazam oldu. 26 yaşında idi.
Padişah Dördüncü Mehmet, devlet işlerinden çok, ava çıkmaktan hoşlanıyor, bu yüzden zamanının büyük kısmını Edirne’de geçiriyordu. Fazıl Ahmet. Paşa, daha serbest hareket edebilmek için, padişahı bu zevkinden yoksun etmedi, belki biraz da teşvik ederek devlet işlerinde serbest hareket etmek imkânını buldu.
Babasının kurduğu otoriter yönetimi, sürdürdü. Devlet işlerinde bağışlamasız davranıyor, özel hayatında son derece alçakgönüllü, hatır sayar bir tutum gösteriyordu. İmparatorluğun asayişi babası zamanında kurulmuş, huzur sağlanmış olduğundan, Fazıl Ahmet Paşa’nın, babası zamanında başlanmış Erdel meselesinin halli ve Girit adası fethinin tamamlanması işleri vardı.
UYVAR KALESİ KOMUTANINA GÖNDERDİĞİ MEKTUP ÜNLÜDÜR
Orduyu kuvvetlendirdi. Avusturya’ya savaş açtı. (1663) Edirne’den hareket eden ordu, üç ayda Budin’e gelmişti. Budin’de , bütün vezirleri, beylerbeylerini, serhat beylerini bir savaş divanında topladı ve fikirlerini dinledi. Harp divanının aldığı karar, Avusturya’ya, bütün Avrupa’nın sesini duyacağı bir tokat atmak, bunun için de müstahkem kalesi olan Uyvar’ı ele geçirmekti.
Ağustos 1663’de Uyvar kapılarına gelindi. Burada Fazıl Ahmet Paşa’nın Uyvar kalesi komutanına gönderdiği mektup ünlüdür. Serdarı Ekrem mektubunda: Eğer Macarlar kaleyi teslim ederlerse, kimsenin burnunun kanamayacağını, mal ve canlarına ilişilmeyeceğini, direnecek olunursa, bütün kale halkının kılıçtan geçirileceğini haber veriyor ve padişahın, Macar kulları için duyduğu şefkati anlatırken, "Macarlar, padişahımın kendilerine nasıl şefkatle bağlı olduğunu bilseler, uğruna çocuklarını kurban ederlerdi" diyordu.
Kale komutanı teslim olmayı reddetti, savaş başladı. Avusturyalılar ve öteki Avrupa ülkeleri, kaleye sürekli yardım gönderiyorlardı. Uyvar’da bütün Hıristiyan âleminin savaş verdiği propogandası ile kalenin dayanması sağlanıyordu. Fakat, Türk ordusu öylesine bir yiğitlikle saldırılarını sürdürdü ki, çok kanlı savaşlardan sonra 24. Eylül. 1663’de teslim oldu.
Avusturya imparatoru Leopold, Papa’ya, Fransa kralına başvurdu. Tehlikenin büyük olduğunu, Türklerin bütün Avrupa’yı ele geçireceklerini söyleyerek gözlerini korkuttu. Papa, Alman ve İspanyolları da bu savaşa sokarak bir yeni ehlisalip ordusu kuruldu ve Feldmareşal Mentekukuli’nin komutasında bu Salip ordusu Sen Gotar’da Türk ordusu ile karşılaştı. (II Ağustos 1664)
Osmanlı deyimi ile, mübaleğa cenk olundu. Düşman ordusunun en ünlü komutanları savaş meydanında öldüler. Salip, bir kere daha Hilâl’e boyun eğdi. Düşman Vasvar barış antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.
GİRİT’E SERDAR OLDU
Padişah, muzaffer serdarını Edirne’de karşıladı. Osmanlı ülkesi zafer şenlikleri yaptı. Şimdi sıra, yirmi yıldır süren Girit adası fethinin tamamlanmasına gelmişti. Padişah Dördüncü Mehmet, başta sadrazam Fazıl Ahmet Paşa olmak üzere, devlet ileri gelenlerini huzuruna çağırdı ve yirmi yıldır süren Girit savaşlarını hatırlatarak, hemen bütün adanın Türklerin elinde olduğunu ve sadece Kandiye kalesinin dayandığını ve denizden yardım aldığı için bir türlü düşürülemediğini sayıp döktükten sonra, "Kandiye’nin bir an önce fethi, muradı şerifim olmuştur." dedi ve Fazıl Ahmet Paşa’yı, Girit’e serdar yaptı. (1666)
Fazıl Ahmet Paşa, Girit’teki kuvvetlerini perkittikten ve silah, cephane ile donattıktan sonra, 3 Kasım 1666 tarihinde Hznya limanına çıktı. Savaş üç yıl sürdü. Sonunda Kandiye düştü. Fetih tamamlanmıştı.
Fazıl Ahmet Paşa, devletine büyük hizmetler yaptıktan sonra, çok genç yaşta daha 41 yaşında iken öldü. Babasının yaptırdığı türbede gömülüdür.