MANASTIR
Balkan Yarımadası’nda, Osmanlı İmpatorluğu’nun Rumeli’yi terkine kadar önemli vilayet merkezlerindendir.
Manastır, Prister Dağı eteğinde, Karasu’ya dökülen Drahor Çayı kenarında kurulmuştur. Bölgenin fethi, I. Murad (Hüdavendigar) döneminde, Kara Timurtaş Bey tarafından 1382 veya 1387 yılında İştin ve Pirlepe ile birlikte olmuştur.
Timurtaş Bey, burayı Türk askerlerinin oturmalarına tahsis etti ve bu bölgeye Müslüman olmayanların yerleşmelerini yasakladı. Bu yasak, Tanzimat dönemine kadar aynen uygulanmıştır. II. Murad ve Sultan Fatih Mehmed dönemlerinde ise Manastır geniş bir iskan hareketine sahne oldu. Anadolu’dan getirilen Türkmen aşiretleri de burada iskan edildi. Ayrıca burası, Fatih’in Karaman Seferi’nden sonra Toroslardan sürülen Türkmen oymaklarına yurt olmuştur. Bu sürgün döneminde, Manastır ve çevresine 102.000 kişi göçürülmüştür. Manastır, böylece bir Türk şehri olarak kurulurken idari yönden de bir sancakbeyliği olarak teşkilatlandırılmıştır.
XVIII. yüzyıl başından itibaren Rumeli Beylerbeyiliği’nin merkezi olmuştur. 1722’de ise, Rumeli Eyaleti’nde hayduk, kleft, levend adı ile eşkıyalık eden, huzuru bozan eşkıyaya karşı, bekçi ve muhafazacı adı ile Müslüman halktan bir milis teşkilatı kurulmuştur. Bununla beraber, Manastır, zaman zaman eşkıyanın yağmalarına maruz kalmıştır. Mesela, 1677’de Babo, 500 adamı ile Manastır bedestenini basmış, 1805 ‘te Tepedelenli Ali Paşa, 1819’da Arnavud beylerinden Veli ve Arslan beyler, 1832’de İşkodralı Mustafa Paşa Manastır’ı yağma etmişlerdir. 1862’de çıkan büyük yangın ise, şehrin büyük bir bölümünü harabe haline getirmiştir.
Manastır, Tanzimat’tan sonra önemi gittikçe artan merkezlerden biri olmuştur. Mütercim Rüştü Paşa’nın Harbiye nazırlığında (1841), Rumeli Ordusu adı ile de anılan, III. Ordu-yu Hümayun’un merkezi olmakla, özellikle Berlin Kongresi’nden sonra, Osmanlı Ordusu’nun en seçkin subaylarının, öğretmen ve aydınlarının toplandığı bir şehir olarak kendini gösterir. 1853’te tekrar düzenlenen Manastır Eyaleti, 1867’de Selanik Eyaleti’ne bağlı bir sancak haline konmuştur. 1873’te tekrar vilayet haline getirilen Manastır, Serfiçe, Görice, Debre, İlbasan sancaklarına bölünmüştür. Asıl Manastır, merkez, Pirlepe, Karçova, Ohri, Resne ve Filorina ilçelerine ayrılıyordu.
Manastır vilayeti, Vilayat-ı Selase’den biri olarak, Berlin Kongresi ile kabul edilen Makedonya ıslahat alanı içinde bulunuyordu. Bu dönemde Manastır’da ıslahatı izleyen yabancı komiser, İtalyan asıllı idi. 1906’da, Osmanlı hükumeti, Manastır vilayetinde mali ıslahatın denetimini de yabancı devletlere bırakmak zorunda kalmıştır. İdari, inzibati ve mali bakımlardan egemenlik hakları sarsılan Babıali’ye karşı, fakat aslında Manastır vilayetinde yaşayan 400.000 kadar Türk’e karşı girişilen tedhiş hareketinin başında Bulgar teşkilatı bulunmakta idi. Bunları Sırp, Ulah ve Yunan tedhişçileri izliyor ve her birinin arkasında da Rusya, İngiltere, Fransa ve Avusturya hükumetleri yer alıyordu. Manastır’da en büyük tedhiş hareketi, 1903’te İlyas Peygamber yortusu günü başlatılmış ve bu tedhiş, 1908 yılına kadar, kesintisiz sürdürülmüştür.
II. Abdülhamid idaresine karşı Manastır, Rumeli’deki ihtilal merkezlerinin en önemlilerinden biri oldu. Manastır’da şekillenen kamuoyu, bir taraftan ülkede demokratik parlamenter rejimin kurulmasını öngörürken; bir yandan da, Avrupa devletlerinin Makedonya’nın yönetimine müdahalelerine karşı çıkıyordu. Nitekim, Mayıs 1908’de Manastır İttihad ve Terakki Cemiyeti büyük bir protesto hareketine girişmiştir. 5 Temmuzda Manastır valisine verilen muhtırada hürriyetin ilanı isteniyordu. Bu muhtıra şehrin sokaklarına da, beyanname şeklinde astırılmıştı. 3. Ordu’da başgösteren bu ihtilali bastırmak için, Müşir Osman Paşa’yı Manastır fevkalade kumandanlığına tayin ederken Nazilli redif taburunu da Selanik’ten buraya naklettirdi. 14 Temmuzda Osman Hidayet Paşa’nın vurulması, hareketin kolay bastırılamayacağını gösteriyordu. Nitekim, Manastır valisi Hıfzı Paşa bu durum karşısmda Babıali’ye cebir ve şiddetin bir sonuç vermeyeceğini açıklayan bir rapor gönderdi. Diğer taraftan hareketin öncülüğünü yapan İttihad ve Terakki Cemiyeti’ne bağlı subay ve askerleri, öğretmen ve memurları cezalandırmakla görevli Müşir Osman Paşa da, subaylar tarafından evinden kaçırılarak rehin alınmıştı. Bu durum karşısında saray, daha fazla direnemedi ve 24 Temmuz 1908 günü Osmanlı İmparatorluğu’nda Kanun-ı Esasi’nin yürürlük kazanmasına izin verdi. Ancak, hürriyet, Manastır’da bundan bir gün önce 23 Temmuz günü saat 10.34’te toplar atılmak suretiyle ilan edilmiş bulunuyordu.
Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine, 22 Ekim 1912’de Ali Rıza Paşa komutasındaki Garb ordusunun yenilgiye uğraması ile Priştine ve Serfiçe düşmüş; Komanova Savaşı’nda Zeki Paşa komutasındaki Vardar ordusunun dağılması üzerine, Manastır 14-18 Kasım 1912’de Sırp işgaline uğramış ve şehirdeki 430 yıllık Osmanlı hakimiyeti sona ermiştir. Balkan Savaşı’ndan sonra Sırp Krallığı’na bırakılan Manastır, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Bulgarlar tarafından işgal edilmiş, Kasım 1916’da ise, Müttefik birliklerinin eline geçmiştir. Savaş sonunda, Manastır, Yugoslav Krallığı’na terkedildi.