NİZAMÜLMÜLK (1018 – 1092)
Doğu bürokrasisinin yetiştirdiği, en büyük devlet adamı… Tarihe, aklı, adaleti, faziletiyle geçmiş bir Türk veziri… Zulmü önlemiş, mazlumu kanadı altına almış bir yönetici… Devlet idaresi üstüne yazdığı "Siyasetname"si ile, günümüze kadar gelen devlet adamlarına öğüt dağıtmış bir aydın… Kendisine, "toplumun düzeni" anlamına gelen "Nizamülmülk" adı verilen tek başbakan.
Asıl adı, Ebu Ali Hasan’dır. 10 Nisan 1018’de Nukan kasabasında doğdu. Babası Ali, yüksek dereceli bir devlet memurudur. Oğluna, çağın en ileri bilgin kişilerini öğretmen olarak tuttu, iyi bir eğitim görmüştür. Üstelik zeki ve hafızası, son kertede kuvvetli olan Hasan, kısa bir zamanda çağın bilgilerini öğrendi. Daha 11 yaşında iken Kur’an’ı ezberlemiş, sonra da Fıkıh ile ilgilenerek bu alanda ün yapmış kişilerle tartışmalara girmiştir.
GENİŞ BİR KÜLTÜRÜ, KUVVETLİ BİR MANTIĞI VARDI…
Çağın tanınmış şair ve edebiyatçıları ile arkadaşlık kurdu. Kuvvetli mantığı ile sağlam, seçtiği kelimelerle parlak konuşmalar yapıyordu. Geniş kültürü, edebiyatı kullanma gücü ve aklı ile idarecilik hayatına girdiği zaman, hemen herkesin dikkatini çekti. Daha çok genç yaşta, çevresinin saygı mihrakı olmuştu.
İlk memuriyeti, babası ile birlikte gittiği Gazne Devleti’nde olmuştur. Horasan genel Valisi’nin maiyetinde görev aldı. Bu sırada, Gazne Türk Devleti ile Büyük Selçuklu Devleti arasında bir savaş patladı. Dandanakan Savaşı olarak tarihe geçen bu ünlü savaşta (1040) Büyük Selçuklular üstün geldiklerinden, Horasan düştü, Hasan ile babası Ali, Gazne’ye çekildiler.
Fakat birkaç yıl sonra, Horasan’a döndü ve Selçukluların hizmetine girdi. Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey, Hasan’a, iç yönetimde önemli bir görev verdi. Sonradan, Nizamülmülk adını alacak olan Hasan, görevini o kadar başarı ile yaptı ve görev sırasında kaleme aldığı buyruklarla o kadar dikkati çekti ki, Tuğrul Bey, daha sonraları yerine geçecek olan Alp Aslan’a Hasan’ı tanıtırken: "Ona dikkat et, ondan yararlanmaya bak!.. Tedbiri geniş, okumuşluğu derindir. Bir gün devletin başına geçersen, sana güveneceğin vezir olur" demişti.
Nitekim kısa bir süre sonra Tuğrul Bey, arkasında erkek evlât bırakmadan öldü. Veziri Kandurî, Alp Aslan’ın kardeşlerinden Süleyman’ı tutuyordu. "Beyimin vasiyeti vardır" diyerek Süleyman’ı tahta çıkardı. Oysa, Selçuk beylerinin çoğunluğu, Alp Aslan’dan yana idi. Kurultay kurup başlarına Alp Aslan’ı seçtiler. Kardeş kavgası başladı.
Bu sırada Alp Aslan, Tuğrul Bey’in öğüdünü dinlemiş ve Hasan’ı yanına almıştı. Hasan, bu kardeş çekişmesi döneminde, isabetli kararları, geçerli tedbirleri ve iyi yürüttüğü politikası ile herkesin dikkatini üzerinde topladı. Alp Aslan, 6 Aralık 1063’de, Hasan’ı Başvezir ilân etti. Birkaç ay sonra kardeşiyle olan çekişmesini bitirdiği için Alp Aslan, resmen Selçuk Sultanı olunca (27 Nisan 1064), Hasan da resmen Selçuklu İmparatorluğu’nun Veziri olarak görevini sürdürdü.
HALİFE, HASAN’A «NİZAMÜLMÜLK» ADINI VERDİ
İki kardeş arasındaki taht kavgasında büyük politika hüneri gösteren Hasan, yalnız Selçuk ileri gelenlerinin değil, Halife’nin de dikkatini çekmişti. Halife, kendisine "Nizamülmülk" adını verdi ve ondan sonra hem Nizamülmülk adı ile anılmış, hem tarihe bu adla geçmiştir.
Bütün savaşlara sultanla birlikte katılmıştır. Böylece de, yalnız iyi bir bürokrat olmayıp, iyi bir silahşor olduğunu da ispatlamış oldu. 27 Kasım 1072’de Alp Aslan şehit edilince, oğlu Melikşah’ın tahta çıkmasını sağladı. Melikşah’ın da sultanlığını kabul etmeyenler vardı. Amcaları ayaklandılar. Nizamülmülk, bütün bu karışıklıkları büyük bir ustalıkla düzeltti ve Melikşah’ın sultanlığını meşru hale koydu.
ONU ÇEKEMEYENLER HÜKÜMDARA KÖTÜLÜYORLARDI
Onun zamanında Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Kaşgâr’dan Adalar Denizi’ne, Aral Gölü’nden Hint Denizi’ne kadar uzanan geniş, güçlü ve iyi yönetilen bir imparatorluk oldu.
Nizamülmülk’ün vezirliği, efsaneleşmiştir. Bu konuda binlerce hikâye ortaya atılmış, Nizamülmülk’ün adaleti, uz görürlülüğü, fakir fukara babası olması lejant haline konmuştur. Bir ara, Melikşah ile arası açıldı. Çünkü Nizamülmülk o kadar büyük bir şöhrete sahipti ki, Sultan’ın, adeta adını gölgeliyordu. Kendisinin zenginliğini, aklını, ününü çekemeyenler, hükümdara sürekli olarak Nizamülmülk’ü kötülüyorlar, gözünün tahtta olduğunu söyleyerek düşmanlığını körüklemeye çalışıyorlardı. Bu körükleyenler arasında, Melikşah’ın eşi Terken Hatun da vardı. O da oğlunu tahta geçirmek için, Nizamülmülk’ü kendisine engel görüyordu. Bu sıralarda, Nizamülmülk’ün bir oğlunun öldürülmesi, Vezir ile Şah’ın arasını iyice açtı.
O günlerin birinde Nizamülmülk, Şah’ın yakınlarına: "Varın, söyleyin, demişti, bugün ulaştığı ikbalde benim tedbirlerimin payı vardır. Unutmasın ki, benim divit ve destanınla, onun taç ve tahtı birbirine bağlı ve birbirleriyle kaimdir."
1092’de, hançerlenerek öldürüldü. 29 yıl süren vezirliği sırasında ülkeyi refah ve huzura kavuşturmuş, ikta sistemini benimseyerek toprak mülkiyetini devlete bağlamıştır. "Siyasetname" adıyla, yazdığı eser, modern devlet yönetiminin nasıl götürülmesi gerektiğini, zamanındaki ve sonraki hükümdarlara ve bürokratlara örneklerle anlatmıştır.