ESİR
Kul, köle, hüküm altında bulunan, müptela, düşkün anlamlarına gelen kelime. Genellikle savaş esnasında düşman eline düşen tutsak, düşman elinde kalan askerler için kullanılmıştır.
Zamanın inanışlarına göre ele geçirilen şehirlerin halkı, yenilen orduların askerleri, borçlarını ödemeyen yurttaşlar, mahkemelerin köle kabul ettiği kimseler esir sayılırdı.
Esir salıverilmedikçe ya da sahibi tarafından hürriyetine kavuşturulmadıkça esirlikten kurtulamazdı. Esir üzerinde her türlü tasarruf hakkı sahibine aitti. Sahibi dilerse, evinde, işinde çalıştırır, dilerse satardı.
Esirler, esir pazarlarında alınıp satılırdı. Osmanlılarda esir ticaretinin önemli merkezleri Bağdat, Belgrad, Medine, Erzurum, Kahire, Sofya ve Halep’ti. Ortaçağda her yıl beyaz ve siyah ırktan binlerce esir, Müslüman ülkelere sokulurdu. Bağdat esir pazarlarının en önemlisiydi. Hilafetin doğu ve batı ucundaki vilayetler Bağdat sarayına vergi olarak esir gönderirlerdi. Ayrıca Afrika’nın içlerinden, Avrupa memleketlerinden İslam ülkelerine esir gönderilirdi. Esir ticareti Akdeniz memleketlerinde karlı bir ticaret haline gelmişti.
Esir ticareti Osmanlı toplumunda ekonomik yönden gerek fertler, gerek devlet için önemliydi. Esir pazarlarının yönetimi ve buralarda yapılan alışverişten devlet hissesinin sağlanması için ayrı bir teşkilat kurulmuştu. Esir pazarlarının düzeni, alışverişin düzenli bir şekilde yürütülmesi ve devlet hissesinin tahsili görevleri, Esirciler Emini unvanını taşıyan bir görevli tarafından yürütülmekteydi.
Onikidivan’da (Bartın’ın kazası) esir ticaretinde alan ve satandan esir başına 8 akça, Çankırı, İç İl, Yeni İl, Sirem ve Dubrovnik’te 2 akça, Rodos ve İstanköy’de 4 akça, Mardin ve Şam’da 30 akça, Diyarbakır’da 120 akça, Erzurum’da ise 150 akça idi. Yüksek kazanç getiren görevlerden olan esir pazarları yöneticiliğinde zaman zaman meşhur simalar da yer almıştır.
Bestekar Itri Mustafa Efendi bunlardan biridir.
Tarih boyunca esirlik müessesesine doğal, kaçınılmaz hatta arzu edilir bir nesne gözüyle bakıldı. Büyük dinlerin hiçbiri bu müesseseyi resmen kötülemedi. Ancak kötüye kullanılmaması yolunda telkinlerde bulunuldu.
İslam hukukunun esirlerle ilgili hükümleri iki bölüme ayrılır:
a-Düşman tarafından esir edilen Müslüman askerler ve sivil vatandaşlarla ilgili hükümler,
b-Müslüman olmayan bir devletin Müslümanlar tarafından esir alınan askerleri ve halkı ile ilgili hükümler.
Kur’an’da savaş esirlerinin köle edilmesine izin veren bir hüküm yoktur. Ancak dolaylı olarak savaş esirlerinin köle olarak kullanılabileceği bildirilmiştir. Fakat Kur’an ve hadisler kölelerin hürriyete kavuşturulmalarını emrettiği için kölelik Müslüman ülkelerde yavaş yavaş kalktı.
Esir ticareti 1815 Viyana Kongresi’yle dünyada resmen yasaklandı.