EYALET
Osmanlı Devleti, idari teşkilatında en büyük yönetim birimi.
İmparatorluk eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar nahiyelere bölünürdü. Tanzimat döneminde birkaç kazanın birleşmesinden mutasarrıflık kurulmuştur. Eyaletler, beylerbeyiler ve XVI. yüzyıl ortalarından sonra vezirler tarafından idare olunmuştur. Beylerbeyi ve vezirlerin hem idari ve hem askeri salahiyetleri vardı. Kazai konularda kadılar hüküm verirlerdi. Her eyalette vezir ve beylerbeyinin nezareti altında, tıpkı başkent İstanbul’da Divan-ı Hümayun’un bir modeli gibi eyalet divanı tertip edilirdi. Buna "Paşa Divanı"da denirdi. Bu divanda eyalet paşasından başka, kadı, kenar defterdarı, tımar defterdarı, tezkereciler, subaşı, asesbaşı vb. bulunurlardı. Paşa divanında verilen kararlar, yörenin şer’i mahkeme sicillerine kaydedilirdi. Bir müracaat sahibi, eyalet divanında verilen karardan hoşnut olmazsa, merkezdeki "Divan-ı Hümayun’a başvurabilirdi. Bazı müracaatlar ise, eyaletlerde ve mahallinde halledilmesi merkezce uygun görülürse, "mahallinde şer’i ile hüküm buyuruldu’" kaydıyla Paşa Divanı’na tekrar sevkedilirdi.
Her eyalet paşasının emrinde, kapıkulu piyadesi ve süvarisinden oluşan eyalet askerleri mevcuttu. Ayrıca paşanın kapı halkı bulunurdu. Bu askerlerin bütünü eyaletin korunmasını sağlarlar, savaş esnasında ordu-yu hümayuna katılırlardı.
Eyaletin hukuki işlerini mevali denilen kadılar yürütürdü.
Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş olduğu devirde eyaletler, şunlardı: Rumeli, Bosna, Budin, Kanije, Eğri, Temeşvar, Anadolu, Karaman, Maraş, Sivas. Trabzon, Kefe, Diyarbekir, Şam, Halep, Çıldır, Erzurum, Kars, Van, Rakka, Şehrizor, Musul, Trablusşam, Girit, Cezayir-i Bahr-i Sefid (Kaptanpaşa), Mısır, Yemen, Habeş, Basra, Lahsa, Bağdad, Trablusgarp, Tunus, Cezayir-i Garb.
Osmanlı eyaletlerinin bazısı doğrudan merkeze bağlı olurdu. Buralarda tımar, zeamet, has sistemi mevcuttu. Bazıları ise, salyaneli (yıllıklı) idi. Adları sayılan son dokuz eyalet salyaneli idi. Bunlara, müstesna eyalet, havass-ı vüzera da denilirdi. İdari bakımdan ve vergi mükellefiyetleri açısından, devletin umumi hükümleri haricinde bırakılmış eyaletlerdi.
XVI. yüzyılda uzak eyalet beylerbeyinin sultan adına bazı hakları kullanmaları vardı. Bazı tevcihatı yaparlar, komşu devletlerle görüşmelerde bulunurlardı.
Ayrıca, "eyalet-i mümtaze" denilen özel imtiyaz anlaşmalarıyla idare olunanlar vardı.
Eyalet sözü, tapu defterlerinde bazen daha küçük idari bölgeler için de kullanılmıştır: Eyalet-i Turhal, Eyalet-i Kazabad, Eyalet-i Rum gibi.
Anadolu ve Rumeli eyaleti kendi bünyesinde sağ kol ve sol kol diye iki bölüme ayrılırdı. Beylerbeyinin oturduğu livaya, paşa sancağı denirdi.
Eyalet-i mümtaze, imtiyazlı eyalet anlamınadır. Osmanlı Devleti’nde özel bazı imtiyazları olan ve bunlara göre yönetilen idari birimlerdir. Bunlar, devlete yıllık maktu bir vergi verirler, bazı seferlere asker yardımı ile katılırlar, iç işlerinde serbest olurlardı. Ahalisinin bir kısmı Hıristiyan olan bölgelerin bazısı XIX. yüzyılda eyalet-i mümtaze halini aldı.
Osmanlı eyalet-i mümtazeleri şunlardı: Mekke Şerifliği, Mısır Hidivliği, Sisam Beyliği, Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı, Kıbrıs Adası, Bulgaristan Emareti, Bosna-Hersek, Kırım Hanlığı, Erdel Beyliği, Eflak-Boğdan Voyvodalığı, Aynaroz.
Eyalet-i mümtaze olan bölgelerden elde kalanların 1908’den sonra imtiyazları ilga olunarak, normal vilayet sekline kondu.