SEBİL
Sözlük anlamıyla parasız demek olan sebil, terim olarak parasız su dağıtılan yer, hayrat çeşmesi demektir.
Bunlar etrafı parmaklıklı ve genellikle kubbeli küçük yapılardır.
Türklerde öteden beri çorak ve iklimi kurak yerlerde, susuz kalmış yolcular için kuyular, sarnıçlar, çeşmeler tanzimine büyük önem verilmiştir. Sebiller, cami, mescit, tekke ve türbelerin yanında padişahlar, saraylılar, devlet büyükleri, zengin kimseler tarafından yaptırılırdı.
Anadolu’da ilk sebiller Selçuklular zamanında yapılmaya başlandı. XV. ve XVII. yüzyılın ilk yarısında çok az sebil yapıldı. XVI. yüzyıl sonlarıyla XVII. yüzyılın ortalarından sonra sebil yapımı arttı. Osmanlılar devrinde İstanbul’da 130 kadar sebil yaptırılmış ancak çok azı bugüne kalmıştır. XV. yüzyıldan kalan tek sebil Şeyhülislam Seyid Hamideddin Efendi’nin Fatih’te yaptırdığı sebildir (1503).
Sebiller umumiyetle dört çeşittir.
1-Köşe sebilleri: En basit ve en eski tiptir. Cadde üzerinde yapılan bu sebiller yapıdan dışarıya taşacak şekilde köşelere yerleştirilirdi. Bunun ilk örneği Süleymaniye’de Mimar Sinan’ın, türbesine bitişik yaptırdığı sebildir. Diğer örnekleri arasında Bayezid ile Vefa arasındaki Hüsrev Kethüda Sebili (1566), Bozdoğan Kemeri yakınındaki Gazanfer Ağa Sebili (1614), Yerebatan’da Dilsiztavşan Ağa Sebili (1670), Üniversite kütüphanesi yanındaki kapdan-ı derya İbrahim Paşa Sebil’i (1790), Bayezid’de Seyid Hasan Paşa Sebili (1745), Eyüp’te Şahsultan Sebili (1810) sayılabilir.
2-Cephe Sebilleri: Bu tip sebiller büyük yapıların cephelerini süslemek için yapılırdı. Dolmabahçe’de Hacı Emin Ağa Sebili (1644), Kabataş’ta Koca Yusuf Paşa Sebilleri (1787) ve Eyüp’te Mihrişah Sultan Sebili (1796) bunlardandır.
3-Abidevi Sebilleri: Sayıları azdır. Başlıca örneği Azapkapı’da Saliha Valide Sultan Sebili’dir.
4-Pencere halindeki sebiller: Bir duvarın yüzünde açılan bir veya birkaç pencereden ibarettir. Diğer çeşitlere göre daha basit ve sade yapılardır. Bu bölüme örnek olarak Sultanahmed Camii sebilleri, Ragıp Paşa Kütüphanesi cephesinde yer alan sebiller (1763), Koca Mustafa Paşa Camii’in ön avlusunda Rifat Paşa sebilleri (1855) gösterilebilir.
Zamanın üslubuna göre yapılan sebiller genel olarak yerden 0.75-1 m. kadar mermer kaplıdır. Bu mermer duvar üzerine sütunlar yerleştirilir. Sütun araları "şebeke" denilen tunç parmaklıklarla kapatılır. Üzerleri geniş bir saçaklı kubbeyle örtülüdür. Şebekenin alt kısmındaki deliklerinden zincirlerle bağlı taslar sarkar.