YILDIRIM BEYAZIT ( 1360- 1403 )
Büyük bir politikacı ve büyük bir savaş ustası… Büyük politikacı, çünkü zamanının nice Hıristiyan devleti varsa, Bizans’ı, Sırb’ı, Macar’ı, Yunan’ı, Bulgar’ı Venedik’i ve Papalığı karşısına alıp her biri ile savaştığı halde, ayrıca, Anadolu’daki birçok Türk beylikleri ile savaş haline düştüğü, kalelerini alıp beylerini öldürmesine rağmen, bu devletlerin hiçbir zaman tam birleşmelerine fırsat vermedi. Gerek Hıristiyan devletlerin ve gerekse Türk devletlerinin sadece birleşmelerine, fırsat vermemekle de kalmamış, bu devletleri zaman zaman yaptığı savaşlarda destek güç olarak kullanmış ve Bizans gibi bir devletin ordusunu, kendi savaşlarına, yardımcı güç olarak sokmuştur.
Sırp kralının kızı ile evlenip, Sırp ordusunu kendi emrinde bulundurmak, Bizans imparatoru Manuel’in taht meşruiyetini tanıyıp, ordusunu, savaşlarda kullanmak, çok üstün bir politikacının başarabileceği bir işti. Yıldırım Beyazıt, bunu hakkı ile başarmıştır.
KARDEŞLERİNİ ORTADAN KALDIRDI
Osmanlı İmparatorluğu, kuruluş dönemindeydi. Ele geçirdiği topraklarda teşkilât olarak tam anlamı ile yerleşmemişti. Bu toprakların eski sahipleri, her an başkaldırıp topraklarında yeniden egemen olmak istiyorlardı. Böyle bir durumda kardeş kavgasına meşruiyet tanımak, imparatorluğu batırmakla birdi. Yıldırım, buna izin vermedi. Asker ve beyliğin ileri gelenleri kendisine biat eder etmez, kardeşlerini ortadan kaldırdı. Dünyada hiçbir kardeş katilini hoşgörmek mümkün değildir. Fakat kardeş kanı, devletin bekası için akıtılmışsa, bir başka deyişle, toplum çıkarı uğruna bir iş görülmüşse, mazeretini beraberinde getirir. Yıldırım Beyazıt’ın tek kusuru, Timurlenk gibi usta bir savaşçıyı ve büyük bir Türk ordusunu karşısına almak ve papanın oyununa düşmektir. Bunu da hayatı ile ödedi.
1389 yılında Bursa’da doğdu. Babası, Kosova savaşında şehit düşen yiğit hükümdar 1. Murad, annesi Gülçiçek Hatun’dur. Çocukluğu Bursa’nın yeşil ile yıkanmış topraklarında ve Bursa Sarayı’nın sade dekorları içinde geçti. Ata, silaha, cenge meraklıydı. Cıva gibi hareketli bir şehzade idi. Hızlı düşünür, hızlı karar verir, verdiği kararı hızla gerçekleştirirdi. Çevresindeki beylik ileri gelenleri, onun ilerde yaman bir padişah olacağını çabuk farkettiler. Nitekim babası, savaş alanında bir yaralının hançeri ile şehit olunca, hemen Beyazıt’ın etrafında toplandılar ve savaş sancağının gölgesinde kendisine biat ettiler.
Önce, kardeşlerini ortadan kaldırarak taht kavgasının kapısını kapadı. Gençliğinden yararlanmak için başkaldıran Anadolu beylerini kısa bir zamanda tepeledi. Fakat doğuda bu işini güvenle görebilmesi için, batıdan emin olması lâzımdı. Bu yüzden, Sırp kralının kızı ile evlendi ve Sırp ordusunu, müttefik ordu haline koydu. Böylece, bir taşla iki kuş vurmuş, hem doğuda, hem batıda güvenliğini sağladıktan sonra Bizans’ı ele aldı.
Bizanslılar Türklerle başa çıkamayınca, onları müttefik olarak kullanmayı çıkarlarına uygun görmüşlerdi. Nitekim Orhan Bey’i damat edinmişler ve Türk kuvvetlerini, kendi toprakları üzerindeki nüfuzlarını sürdürmekte kullanmışlardı. Fakat Türkler de bu hizmetlerine karşılık, Bizans tahtı üzerinde söz sahibi idiler. Türk ordusu, Bizans’ın gailelerini nasıl ortadan kaldırıyorsa, Bizans ordusu da Türklerin savaşlarına katılıyorlardı.
HIZLA ORDUSUNU RUMELİ’YE GEÇİRDİ
Yıldırım Beyazıt, Anadolu’da hâkimiyetini pekiştirirken, akıncıları da Orta Avrupa’- ya akınlar düzenliyorlardı. Evrenos Bey, Kitros ve Vodina’yı ele geçirdi, Tesalya’ya sarktı. Firuz Bey, Eflak üstüne akınlar düzenliyor,
Şahin Bey, Arnavutluk topraklarında ilerliyordu. Bu akınlarından kurtulmak isteyen Eflak Beyi Mirce ile, Macar Kralı Sigismond ortak bir ordu ile Osmanlı üzerine yürümeyi denediler. Fakat Yıldırım, adına yakışır bir hızla ordusunu Rumeli’ye geçirince, hemen silahlar bırakıldı ve Osmanlılar savaşsız anlaştılar. Venediklilerin, Macar kralı ile ortaklaşa yaptığı deneme de, fiyasko ile sona erip, Osmanlı ordusu Tırnova’ya girince, Çar Şişman, Osmanlı’ya bağlı bir prens haline düştü.
Yıldırım, İstanbul kuşatmasına başlamıştı. Anadolu Hisarı’nı yaptırmış, Boğaz’ı kontrolü altına almıştı. Avrupalılar telâşa düştüler, bir Haçlı ordusu kuruldu. Niğbolu kalesi kuşatıldı. Yıldırım gerçekten bir yıldırım gibi davranıp İstanbul kuşatmasını bıraktı ve Niğbolu’ya erişti. Haçlı ordusu perişan olmuştu (1396).
KARAMANOĞLU’NU ÖLDÜRÜP TOPRAKLARINI ÜLKESİNE KATTI
Bizans’la, İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulması, adlî işlerin bir kadı tarafından yürütülmesi ve bir cami yaptırılması şartları ile anlaştı. Karamanoğlunu öldürüp topraklarını ülkesine kattı. Mısır Memlüklerine bağlı, Elbistan’ı, Malatya’yı ve Divriği’yi aldı.
Anadolu beyleri, Timurleng’e sığınmışlardı. Yıldırım ile Timurleng arasında sert yazışmalar oldu. Yıldırım, Timur’un papa tarafından teşvik edildiğini, Anadolu beylerinin de kendisini kışkırtmakta olduğunun hesabını yapmadan savaşa karar verdi. İki Türk ordusu Ankara civarında karşılaştılar. Yıldırım’ın ordusundaki Türk komutanlar, Türklerle savaşmak istemiyorlardı. Nitekim Timur’un ustaca düzenlenmiş propagandalarına kandılar ve Timur tarafına geçtiler. Yıldırım Beyazıt’la sonuna kadar dövüşen, kendi yakın güçleriyle, Sırp ordusu oldu. Yıldırım hem yenildi, hem esir düştü. (1402 – 28 temmuz) Bir yıl sonra da bu yiğit serdar, tutsaklığa dayanamayıp öldü.