II. MAHMUD (1785 – 1839)
Osmanlı hanedanından otuzuncu padişahtır.
Babası I. Abdülhamid, annesi Nakş-ı Dil Sultan’dır. Tahta çıkmadan 1 yıl 2 ay önce Sultan IV. Mustafa’nın veliaht-şehzadesi oldu. Kabakçı ayaklanması sonunda tahttan indirilen III. Selim’i tekrar padişah yapmak için gelen, Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa, asilerle birlikte hareket eden Sultan IV. Mustafa’yı tahttan indirdi. Saraya girdiğinde III. Selim’in öldürüldüğünü öğrenen Alemdar Mustafa Paşa, katillerin elinden canını zor kurtaran II. Mahmud’u tahta çıkardı (28 Temmuz 1808).
Yeni Padişah, Alemdar Mustafa Paşa’yı sadarete getirerek, ona geniş yetkiler tanıdı. Sadrazam, ilk iş olarak da Kabakçı ayaklanmasıyla ilgili görülenleri cezalandırdı. Rusçuk ileri gelenlerine önemli görevler verdi. Rumeli ve Anadolu’daki ayanı İstanbul’da toplayarak onlarla Sened-i İttifak’ı yaptı (29 Eylül 1808). Bu belge ile ayanlar, hükumet emirlerini dinleyeceklerine söz veriyorlardı. Nizam-ı Cedid ordusunu Sekban-ı Cedid adıyla yeniden kurdu. Konya’dan çağrılan vezir Kadı Abdurrahman Paşa’yı yeni ordunun başına getirdi. Esame adı verilen yeniçeri ulufe cüzdanlarını, bedellerini ödeyerek satın alıp, imha ettirdi. Alınıp satılabilen bu cüzdanlar sayesinde, askerlikle münasebeti olmayanlar, asker maaşı alabiliyorlardı. Binlerce esame imha ettirdiyse de bu konuda tam bir başarı gösteremedi.
Gelişmeleri öfkeyle izleyen IV. Mustafa ve Kapıkulu ocakları mensubu ağalar 14 Kasım 1808 gecesi, Alemdar’ın konağını bastılar. Gelecek yardımı bekleyerek yeniçerilerle kıyasıya çarpışan sadrazam, damı delmekte olan yeniçerileri görünce patlattığı barut fıçısıyle intihar etti. Bunun üzerine, Rusçuk yaranından Defterdar Tahsin Efendi ile Umur-ı Cihadiye nazırı Behiç Efendi İstanbul’dan kaçtılar; Sadaret kethüdası Mustafa Refik Efendi asiler tarafından parçalandı. Ayaklananlar II. Mahmud’u tahttan indirmek için saraya saldırdılar. Kadı Abdurrahman Paşa Sekban-ı Cedid askeriyle Topkapı Sarayı’nı savundu. Bozguna uğrayan ayaklananların üzerine giden Abdurrahman Paşa, 3000’den fazla yeniçeri ve diğer ayaklananları kılıçtan geçirtti. Bu sırada donanma toplarıyle İstanbul’u ateşe tuttu. Yıkılan binalar ve ölen insanlar karşısında neye uğradığını anlayamayan İstanbul halkı, saldırıyı durdurtan ulema sayesinde can güvenliğine kavuştular. İki taraf da birbirine karşı üstünlük gösteremedi. Bu yüzden Sultan II. Mahmud iktidarını 18 yıl boyunca ince bir denge üzerine kurmak zorunda kaldı. Kadı Abdurrahman Paşa ve Rusçuk yaranından Ramiz Paşa’yı gizlice Rumeli’ne kaçırtan Sultan II. Mahmud, 18 Kasım 1808 tarihinde Sekban-ı Cedid’i dağıttığını ilan etti.
Alemdar Mustafa Paşa yerine sadarete getirilen Çavuşbaşı Memiş Paşa, 1 ay 9 gün sonra bu görevden azledilerek Sakız’a sürüldü. Daha sonra Halep beylerbeyi Yusuf Ziya Paşa sadarete çağınldı. 1809 Osmanlı-Rus Savaşı’na katılan Yusuf Ziya Paşa, savaş bitmeden görevinden alındı. Yerine sadrazam olan İmrahor Vezir Ahmed Paşa (10 Nisan 1811) Ruscuk’u Rusların elinden aldı (9 Temmuz 1811). Savaşın sonunda imzalanan Bükreş Antlaşması’yla (28 Mayıs 1812) Baserabya’nın tamamı Rusya’ya bırakıldı.
Sadrazam Ahmed Paşa, 5 Eylül 1812’de görevinden alınarak, yerine Ahmed Hurşid Paşa getirildi. Bu sırada, Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki Epir bölgesinde nüfuz kazanan Tepedelenli Ali Paşa, ikinci bir Mısır hıivi Mehmed Ali olma yolundaydı. Oğullarıa birlikte muhtar bir devlet kurmak istiyordu. Sultan II. Mahmud, nişancısı Halet Efendi’nin de etkisiyle, sadrazam Hurşid Paşa’yı Tepedelenli’nin üzerine gönderdi. Hurşid Paşa, Tepedelenli’nin elinden işgal ettiği yerleri geri alarak oğullarıyla birlikte perişan etti.
1 Nisan 1815 tarihinde sadrazamlık görevinden alınan Hurşid Paşa’nın yerine, Mehmed Emin Rauf Paşa sadrazam oldu. 2 yıl 9 ay bu görevde kaldıktan sonra azledilerek yerine Bursa valisi Derviş Mehmed Paşa getirildi. Mustafa Reşid Paşa’nın amcası Ispartalı Ali Paşa, 5 Ocak 1820 tarihinde, Derviş Mehmed Paşa’nın yerine sadrazam oldu.
Ali Paşa’nın sadareti zamanında başlayan Yunan ayaklanması (12 şubat 1821) kaptan-ı derya Nasuhzade Ali Paşa’nın, Sakız limanına girmesiyle bastırıldı (11 Nisan 1822). Ayaklanmanın bastırılması Avrupa devletleri arasında geniş yankı uyandırdı. Sadaret makamındaki değişiklikler şu sırayla devam etti: Ispartalı Ali Paşa 28 Mart 1821’de görevinden alınarak, yerine Çıldır valisi Benderli Ali Paşa getirildi. 8 gün fiilen sadrazamlık yapan Ali Paşa, İstanbul’da olmadığı zamanda yerine kaymakam Hacı Salih Paşa vekalet etti. Ali Paşa azlinden bir ay sonra Kıbrıs’ta idam edildi. 19 Kasım 1822’ye kadar görevini sürdürebilen Salih Paşa, bu tarihte azledilerek yerine Deli Abdullah Paşa sadrazam oldu. 4 ay sonra İzmit’e sürülen Abdullah Paşa’nın yerine Silahdar Ali Paşa sadrazamlığa getirildi (10 Mart 1823). 9 ay 4 gün sonra 13 Aralık 1823’te azledildi ve Konya valiliğine getirildi. Yerine Benderli Mehmed Selim Sırrı Paşa atandı.
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması, bu sadrazam zamanında gerçekleştirildi 17 yıldır bu ocağı kaldırmayı tasarlayan II. Mahmud, 25 Mayıs 1825’te bu fikrini uygulamaya koydu. Eşkinci ocağı adı verilen yeni bir askeri sınıf kurulduğunu resmen açıkladı. Avrupa tarzında üniforma giydirilen yeni ordu, 11 Haziran 1826’da eğitime başladı. Bundan üç gün sonra ayaklanan yeniçeriler, kazanlarını Etmeydanı’na çıkararak gösterilere başladılar. Ulemayı yanına alan II. Mahmud, Sancak-ı Şerif’i çıkararak halkı yeniçerilere karşı savaşmaya çağırdı. Yeniçeri Ocağı dışındaki bütün ocaklar, padişaha sadakatlerini bildirdiler. Aksaray ve Etmeydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutuldu. 6.000’den fazla yeniçeri öldürüldü. 20.000 civarında isyancı da tutuklandı. Bu arada Bektaşi dergahları kapatılarak yakalanan müridler kılıçtan geçirildi. Hızını alamayan II. Mahmud, Bektaşi mezarlarının başlarındaki kavukları da kırdırttı. Bugünkü, başsız mezar taşlarının büyük bir kısmı o dönemden kalmadır.
16 Haziran 1826’da tarihe karışan Yeniçeri Ocağı’nın yerine, Asakir-i Mansure-i Muhammediye adlı yeni bir ocak kurdu. Rusya bu durumdan yararlanarak II. Mahmud ile Akkerman Antlaşması’nı imzaladı (1826). Antlaşma hükümlerince Eflak ve Boğdan Rusya’ya bırakıldı.
Yunan ayaklanmasının bastırılmasından hoşnut olmayan İngiltere, Fransa ve Rusya devletleri Yunanistan’a muhtariyet verilmesini sağlamak için donanmalarını Yunan kıyılarına gönderdiler. Navarin Limanı’na giren birleşik donanma, burada demirlemiş Osmanlı donanmasını, top ateşine tutarak yok etti (20 Ekim 1827). II. Mahmud bu olayı protesto ederek Rusya’ya savaş açtı (1828). Rus kuvvetleri Eflak-Boğdan üzerinden ilerleyerek Tuna’yı geçti. Doğuda Kars, Aşkale, batıda Edirne, Kırklareli Ruslar tarafından alındı. II. Mahmud, Ruslarla Edirne Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı (14 Eylül 1829). Fransa, Osmanlı eyaleti olan Cezayir’i aldı (1830).
Günden güne güçlenen Mısır hıdivi Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa’yı, borçlarını ödemeyen Akka Valisi Abdullah Paşa’nın üzerine gönderdi. İbrahim Paşa, Akka, Şam, Hama, Humus’u alarak Toroslar’ı aştı. Sadrazam Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu Konya’da yendi. İstanbul üzerine yürüyüşe hazırlanan İbrahim Paşa Fransa’nın araya girmesiyle, II. Mahmud’la Kütahya Antlaşması’nı imzaladı (1833).
II.Mahmud bundan sonra, orduyu düzene sokmaya çalıştı. Avrupa’ya askerlik öğrenimi için öğrenciler gönderdi. Yeteri kadar güçlendiğine inanınca, Mısır meselesini halletmeye karar verdi. Bunun için Hafız Mehmed Paşa komutasındaki kuvvetleri Mısır üzerine gönderdi. Osmanlı kuvvetleri Nizip’te yenildi (24 Haziran 1839). Yenilgi haberi İstanbul’a geldiğinde II. Mahmud ölmüştü (1 Temmuz 1839).
Osmanlı Devleti’ndeki çöküşü farkeden II. Mahmud, hayatı boyunca imparatorluğu batı düzenine uydurmaya çalıştı. Böylece, olumsuz gidişi durduracağını düşünüyordu. Bunun için çıkarttığı kıyafet kanunuyla (3 Mart 1829) devlet memurlarının kavuk, sarık, şalvar ve çarık giymelerini yasakladı. Bunların yerine fes, pantalon, ceket giyilecekti. Buna karşı çıkanları şiddetle cezalandırdı. Saray yaşayışını değiştirerek Avrupalı hükümdarlar gibi davrandı; setre pantolon giydi, sakalını kısa kestirdi, resmini devlet kurumlarına astırdı. Bu değişikliklerin lüzumunu anlayamayan halk, II. Mahmud’u "gavur padişah" diyerek andı. Batılı kurumların çalışmalarından esinlenerek yalnız erkekleri belirten nüfus sayımı yaptırttı (1831). Böylece yeni kurduğu ordunun devamını sağlayacak insan ve servet durumunu öğrendi. Bu sayım sonucunda 4 milyon Hıristiyan ve 8 milyon Müslüman tespit edildi. Avrupa’nın önemli şehirlerinde daimi elçilikler kurdurttu. İlk resmi gazete olan Takvim-i Vekayi’nin çıkmasını sağladı. Avrupa hükumet düzenini benimseyerek nazırlıklar kurdu. Başvekalet, Maliye, Dahiliye, Hariciye, Evkaf nezaretleri gibi teşekküller onun emriyle kuruldu. Askeri konuları görüşmekle görevli Dar-ı Şura-yı Askeri, sivil görevlilerin yargılanması ve hükumetle halk arasında davaların görüşülmesi için Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye kuruldu. Bir fermanla ilköğrenimin zorunlu ve parasız olduğunu ilan etti. Rüştiyeler ve devlet memurlarının yetişmesi için Mekteb-i Maarif-i Adliye kuruldu. Tıbbiye ve Harbiye okulları açıldı. Bu okullar için yabancı kaynaklı eserler Osmanlıca’ya çevrildi.