Ans/k/ KUL KETHÜDASI

KUL KETHÜDASI

Yeniçeri Ocağı’nın en yüksek rütbeli subaylarından birinin unvanı idi.

"Ocak Kethüdası", "Kethüda Bey" de denilirdi. Yeniçeri Ağası ile Sekbanbaşıdan sonra gelen Kul Kethüdası, aynı zamanda Ağa’nın yardımcısı durumunda idi. Daha sonra Sekbanbaşıdan fazla bir itibar kazanmış ve tamamıyla Yeniçeri Ağası’nın yardımcısı olmuştur.

Kul Kethüdası, mutlaka ocaktan yetişir ve sırasıyla kademe kademe yükselerek bu mevkiye gelirdi. Bu sebeple Kethüdalar ocağın usul ve kaidelerini çok iyi bilirlerdi. Yeniçeri ağaları ocak dışından da seçildikleri ve bu gibilerin ocak nizamlarını bilemeyecekleri için Kul Kethüdası’nın ocaktan yetişmiş olmasının şarta bağlanması, Ağa’nın eksiklerini tamamlaması yönünden alınmış iyi bir tedbir sayılmaktadır.

Kethüdanın imtiyazlarından biri de Yeniçeri Ocağı’nın izni olmadıkça, padişah tarafından azledememesidir. Buna karşılık Yeniçeri ağasının azli, diğer yüksek görevlilerinki gibi kolay olmamakla beraber, Ağa bu imtiyazdan mahrumdu. Kethüda, Yeniçeri Ağası’nın maiyyetinde olmasına rağmen ocakta nüfuzu ağadan daha geçerli idi. Yeniçerilerin işleri Ağa Kethüda arasında kararlaştırılırdı. Kethüda, çorbacıların altında olan rütbelerin azil ve tayinine yetkili fakat Yeniçeri Ağası’nın da iznini yerine getirmeye mecbur idi. Savaş ve kuşatmalarda saldırı ve savunma önlemlerini alırdı.

Kul Kethüdasının başlıca görevi ocağın yönetimiyle ilgilenmekti. Bir çeşit levazım başkanıydı. Ocağın zabıta vazifesi ve kanunlarla nizamların tatbikine nezaret de görevlerindendi. Kul Kethüdası, Ağa Divanı’nda üye idi. Ağa ile görüşmek isteyenleri görüştürür, ocak davalarına da bakardı.

Kul Kethüdası basma yeniçerilerin resmi günlerde giydikleri keçe-külah cinsinden, fakat onlarınki gibi çok arkaya sarkmayan ve alta gelen tarafı dört parmak sırma ile işlenmiş olan bir serpuş giyerdi. Bunun sırma işlemeli yere sokulan kısmının üst tarafı kırmızı çuhayla kaplı ve daha üstünde ise yarısı ön ve diğer yarısı arka tarafa sarkan yelpaze şeklinde bakılçıl kuşu tüyünden bir sorguç takılı idi. Sağa mail olarak kezalik önden ikinci bir sorguç daha bulunurdu.

Kethüda’nın kürkü, kaftanı, elbisesi, kuşağı, Yeniçeri Ağası’nın giydikleri ile aynı modeldi. Yalnız Yeniçeri Ağası’nın kürkünün kol atlası beyaz, kethüdanınki yeşildi. Ayağına da, ağa gibi mest papuç değil sarı çizme giyerdi.

Kul Kethüdası, ocağın padişahla olan ilişkilerini düzenleyen görevlisiydi.

Ağa bölüklerinin kuruluşuna kadar yeniçeri kethüdalarının belirli bir odası yoktu. Kethüda, baş yayabaşının odasında bulunurdu. Fakat ağa bölüklerinin kuruluşundan sonra Birinci Ata Bölüğü, Kethüda’ya oda olarak verilmiştir. Bundan sonra ocağa kethüda olanlar birinci bölük odasında oturmuşlardır. Kul Kethüdası terfi ederse sekbanbaşı olurdu. Sekbanbaşılık gözden düştükten sonra Kul Kethüdalarının yeniçeri ağalığına tayin edilmeleri kanun oldu ve bu şekil ocağın ilgasına kadar devam etti.

Ağa bölüklerinden Kethüda’ya ait olan birinci odanın mevcudu diğer odalara göre daha çok olup yedi, sekiz yüzü geçiyordu. Bu da kethüdanın yüksek mevki ve nüfuzu gereği idi. Burada bulunanlar kethüda bölüğüne geçmekten gurur duyarlardı. Birinci bölük odasından varis bırakmayan vefat edenlerin mirası Kethüda’ya ait idi.

Kethüda’mn yevmiyesinden başka İstanbul’da ve bir kısım vilayet ve kaza merkezlerinde bulunan kullukları yani karakolların kulluk isteyen (karakol zabitliği) yeniçerilere tevcihi ve bunların kulluğa tayini dolayısıyla verecekleri para, kethüda beyin tahsisatına dahildi. Oldukça fazla tutan bu kullukların işlemleri ve paralarının tahsili kethüdanın bir katibi ile kethüda beyin bir saracı tarafından temin edilirdi.

Kulluklar İstanbul ve Taşra kullukları ismiyle iki kısmı olup İstanbul kullukları üç ay ve Taşra kullukları ise dokuz ay süreyle verilirdi.

Hicri 1241 (1825)’de ocakla beraber kethüdalık da lağvolunmuştur.