Ans/m/ MURAD I. (HÜDAVENDİGAR)

MURAD I. (HÜDAVENDİGAR) (1326-1389)

Osmanlı Hanedanı’ndan üçüncü padişah.

Babası Orhan Gazi, annesi Nilüfer Hatun’dur. 1362’de tahta çıktı. I. Murad, Rumeli fethinin, ağabeyi Süleyman Paşa’dan sonra ikinci kahramanı idi. Ağabeyinin yanında birinci sınıf bir kumandan olarak yetişmişti. Ankara’nın yeniden fethinden sonra I. Murad hükümdar olmak isteyen kardeşleri İbrahim ve Halil beylerle kısa bir mücadeleden sonra yenmiş ve öldürtmüştür.

Edirne Osmanlılar için önemli bir şehirdi ve Bizans idaresindeydi; fakat halk bu idareden memnun olmadığı gibi, Bizans da şehri savunabilecek kudrete sahip değildi. Sultan I. Murad, Ankara’dan Rumeli’ye geçtiği zaman beraberinde getirdiği büyük birliklerle Edirne’yi kolayca fethetmeyi düşünüyordu. Sonuçta da böyle oldu.

Daha 1345’de Edirne’de önemli bir halk ihtilali olmuş, şehrin ileri gelenleri kılıçtan geçirilmişti. Halkın memnuniyetsizliği yanında düzeni sağlayan Osmanlı idaresine kucak açacakları muhakkaktı. Edirne, 1362 Temmuzunda fethedilmiştir. Türk idaresinde gittikçe büyüyen Edirne, İstanbul’un fethinden sonra bile devletin ikinci taht şehri sayılmakta devam etmiştir. İstanbul’un fethine kadar padişahlar bazen Bursa yerine Edirne’de oturmayı tercih etmişlerdir.

Gene bu arada Bizans’ın eline geçmiş olan Malkara, Keşan ve İpsala, Gazi Evranos Bey tarafından alınmıştır. Hacı İlbey ise Enez Körfezi üzerinde ve Meriç’in batısında bulunan Dedeağaç limanını fethettikten sonra kuzeye doğru Meriç’i takip ederek Dimetoka’yı açmıştır. Kırklareli de alındıktan sonra, Babaeski, Narhisar arasında Sazlıdere mevkiinde müttefik Bizans-Bulgar ordusunu bozan Osmanlılar Edirne’ye girmişlerdir.

Bir müddet Edirne’de kalan Sultan Murad, Lala Şahin Paşa’yı Rumeli Beylerbeyi olarak orada bıraktı. Kendisi Dimetoka’ya geldi ve burada bir cami ve saray yaptırdı. Lala Şahin Paşa’ya Güney Bulgaristan’ın, Evranos Bey’e Batı Trakya’nın fethi emrini verdi. 1363’de Eski Zağra ve Filibe fethedildi. Bu suretle Rodop ve Balkan dağları arasındaki Doğu Rumeli’nin en önemli kısmı, Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı. Aynı yıl Evranos Bey, Batı Trakya’da Gümülcine’yi aldı. Tamamen çevrilen Bizans, Sultan Murad’la yaptığı antlaşma ile bir çeşit Osmanlı himayesini kabul etmek zorunda kaldı.

1364 Osmanlı-Bizans antlaşması, Bizans’ın Osmanlıları girdikleri yerlerden çıkarma ümidine de son veriyordu.

Osmanlıları Balkanlar’da durduracak tek kuvvet, kudretli Macaristan Krallığı olabilirdi. Orta Avrupa ve Balkanlar’da birçok ülkeye hakim olan Macarlar ise, zorla Katolik mezhebini büyük çoğunluğu Ortodoks olan Balkanlar’a sokmak istedikleri için, Balkan kavimleri tarafından hoş görülmüyorlardı. Osmanlılara hayran olan ve yüzyıllardan beri hasret kaldıkları ideal bir idareye kavuşan Balkanlar’ı bu idareye karşı ayaklandırmak mümkün olamazdı.

Papa’nın teşvikiyle Avrupa devletlerinin bir araya gelmesi ve Osmanlılara karşı I. Haçlı seferini düzenlemeleri artık mukadderdi. Çünkü Osmanlı fütuhatının istikameti belli olmuştu. Liderler Papa V. Urbanus, Macaristan kralı I. Lajos idi. Sırbistan kralı V. Orus, Bosna prensi I. Tvrtko, Eflak (Romanya) prensi onun yanında idiler. Daha bir sürü prens Haçlı ordusuna katılmıştı. Haçlılar, hızla ilerleyip Edirne’nin kuzeydoğusunda bugün Sırpsındığı adını taşıyan ilçenin güneyinde, Meriç kenarına kondular. Edirne’ye birkaç kilometrede idiler. Bu yeni fethedilen mühim Osmanlı şehri, kesin bir tehlike içindeydi. Sultan I. Murad, ordusu ile Bosna’da idi. Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa’nın kuvvetleri mahduttu. Böylece büyük bir düşman ordusuna karşı ancak Sultan Murad’ın başkumandanlığındaki Osmanlı ordusu karşı çıkabilirdi. Sultan Murad’ın yetişmesi anına kadar düşmanın Edirne’yi alıp Gelibolu’ya inmesi ise, işten bile değildi.

Hacı İlbey’in 10.000 akıncı gazi – dervişi vardı. Muvaffak olmadığı takdirde en büyük mesuliyetlere muhatap tutulacak olduğunu bilen bu kumandan son derece cüretli bir harekete emir verdi.

1365’de Dalmaçya kıyılarının güneyindeki Dubrovnik Cumhuriyeti, Osmanlı himayesini kabul eden bir anlaşma imzaladı. Yüzyıllarca Osmanlılar, yıllık vergi karşılığında bu devletçiğin işlerine karışmadılar. Dubrovnik’in himaye altına alınmasıyla Osmanlılar, yeni bir denize, Adriyatik Denizi’ne dayanmış oluyorlardı.

Gümülcine’de oturan Gazi Evranos Bey, Sırpsındığı’ndan az sonra Serez’i aldı. Fakat henüz Drama ile Kavala, Bizanslılarda idi. Serez’in bir iki defa Osmanlılarla Bizanslılar arasında el değiştirmiş olması muhtemeldir. Bu suretle 1364’ten itibaren Osmanlılar Makedonya’ya ayak bastılar.

Gene 1365’de Sultan I. Murad, Katalanlar’ın elinde bulunan Karabiga’yı, karadan ve denizden tazyik ederek aldı. Bu suretle bütün Batı Anadolu’da Hıristiyanların elinde Alaşehir ile İzmir kalmış oluyordu.

Sultan I. Murad, 1366’dan itibaren büyük bir imar hareketine de girişti. Bilecik’te Sırpsındığı zaferine şükretmek üzere bir cami, Yenişehir’de imaret, tekke, Bursa’da cami, imaret, medrese, kaplıca, han yaptırdı. Edirne’de saray, cami, medrese, imaret inşa edildi.

1366’da İmparator V. İoannes Palaiologos’un dayısı olan Savoia kontu VI. Amadeus, 5 savaş gemisiyle Çanakkale Boğazı’na girdi. Gelibolu’yu düşürdü. 9 ay sonra bu önemli şehir Bizans’a bırakıldı. Fakat bir müddet sonra yetişen Osmanlılar şehri geri aldılar.

1367’de Timurtaş Paşa, Tunca üzerinde Yanbolu’yu, Lala Şahin Paşa ise Samakov’u Sultan I. Murad da 1368’de Hayrabolu’yu, 1369’da Kırklareli, Pınarhisar, Vize’yi Bizanslılardan geri aldı. Buraları evvelce fethedilip bir ara Bizans tarafından işgal edilmişti. Trakya’nın fethi bitmişti. 1371’de Çatalca da Sultan I. Murad tarafından alındı.

1370’e doğru merkezi Tırnova’da olan Bulgaristan krallığı, Osmanlılara bağlılığını bildirdi. Kral Şişman’ın kızkardeşi Prens Mariya, Sultan Murad’la evlendi.

1372’de Sultan Murad Çirmen zaferinden sonra Köstendil’i aldı ve bu suretle Sırbistan’a ayak basılmış oldu.

10 yılda Gelibolu’dan Sırbistan’a gelinmiş, Adriyatik Denizi’ne kadar nüfuz ve tesir sahası kurulmuştu. Avrupa, Osmanlılara karşı II. Haçlı seferini tertip ederek Sırpsındığı’ndan 7 yıl sonra talihini tekrar denemek istedi. Ancak, bu defaki ordu Sırpsındığı’ndakinden daha azdı ve esas kuvvetleri Sırplar teşkil ediyordu. Savaşta başkumandan olan Sırbistan kralı Vukaşin ve kardeşi öldürülmüş, Eflak Prensi de kaçmıştı. Bunun üzerine Sırbistan’da hanedan değişmiştir.

Çirmen zaferinden faydalanan Türk akıncıları bir taraftan Adriya sahillerini, diğer taraftan Yunanistan’a inerek Attika Yarımadası’nı taradılar. Bu suretle Osmanlı Devleti’nin tesir sahası hemen bütün Balkanlar’ı içine alan bir genişliğe erişti. 1374’te Sırbistan, Osmanlılara, Bulgaristan ve Bizans gibi bağlılığını bildirdi; vergi vermeyi de kabul etti. Nitekim 1372’de Çatalca’yı Sultan Murad’a bırakan ve iyice kuşatılan Bizans, 1373 anlaşmasında Osmanlı padişahına bağlılığını bildiriyordu.

Bu sırada Doğu-Roma İmparatorluğu 30.000 kişiye inmişti.

Makedonya fütuhatına veziriazam Çandalı Kara Halil Paşa başkumandanlık ediyordu. Struma ile Vardar arası güneyde Beşik Gölü’ne kadar, Selanik ile Halkidike Yarımadası müstesna olmak üzere fethedildi. Vardar da geçildi. Vardar ile Vistrica arasında, başta Karaferye olmak üzere birçok yer açıldı. Bu suretye güneybatıda Teselya, güneydoğuda Epir, doğuda Arnavutluk, Osmanlı İmparatorluğu ‘na sınır oluyordu.

Selanik’ten hareket eden Bizanslılar, Serez’i almak istedilerse de, muvaffak olamadılar. Gazi Evranos Bey, karargahını Gümülcine’de, yani Batı Trakya’dan Serez’e yani Güney Makedonya’ya nakletti. Kuzeyde de Sultan I. Murad Sofya’nın güneybatısındaki Köstendil’i almıştı. Köstendil’de Bulgar prensi Konstantin saltanat sürüyordu. Sultan I. Murad, Prens Konstantin’in 3 kızından biriyle kendi evlenmiş, diğer ikisini oğulları Şehzade Bayezid ile Şehzade Yakub’a almıştı. Köstendil, Sırbistan’ın kapısı idi ve Osmanlı Devleti’ni metbu tanıyan Sırp Krallığı’nı yakından kontrol için çok müsaitti.

1373 ve 1374 yıllarında Kuzey Makedonya, 1375’te Kosova’da mühim yerler fethedildi. 1376’da Kuzey Bulgaristan’da saltanat süren Bulgar kralı daha sıkı şartlarla Osmanlı Devleti’ne bağlılığını bildirdi. Lala Şahin Paşa’dan sonra Gazi Timurtaş Paşa, Rumeli beylerbeyi oldu ve fetihlere devam etti. 1383’te Timurtaş Paşa Arnavutluk’un doğu ve Karadağ’ın güney bölgelerinin fethiyle uğraşmaya başladı.

1375’de Sultan Murad, Güney Sırbistan’ın en mühim şehri olan Niş önüne geldi. 25 günlük bir kuşatmadan sonra Niş Timurtaş Paşazade Yahşi Bey tarafından fethedildi.

1375’de Hamidoğlu İlyas Bey ölmüş, yerine Kemaleddin Hüseyin Bey geçmişti. Bu zat, Sultan Murad’ın tazyikiyle 80.000 altın karşılığında Hamid Beyliği’nin yarısından fazlasını Osmanlılara satmaya mecbur oldu. Sattığı yerler Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Yalvaç, Şarkikaraağaç ve çevresi idi. Bu suretle Osmanlı toprakları, Karaman ve Germiyan devletlerini birbirinden ayırmakla ve Germiyan’ı Osmanlıların kucağına düşürmekle kalmıyor, Osmanoğullarını Akdeniz sahillerine 70 km. mesafeye getiriyordu. Kuzeyden olduğu gibi, bu sefer batıdan da Karamanoğulları, Osmanlılar tarafından çevriliyordu.

1378’de ise Germiyan beyi Süleyman Şah Bey, Mevlana’nın torunlarından olan kızı Devlet Hatun’u Sultan Murad’ın oğlu Şehzade Yıldırım Bayezid’e verdi ve gelinin çeyizi olarak Kütahya, Tavşanlı, Emet (Eğrigöz), Simav ve çevresini Osmanlılara bıraktı. Afyon ilinin en büyük kısmı da Osmanlı topraklarına katıldı. Süleyman Şah, Kula’yı başşehir yapıp bu kasabaya çekildi.

1382’de Gazi Timurtaş Paşa, Manastır’ı fethetti. Niş ile Manastır bir ara Sırplar tarafından geri alındı; 1385’te Manastır, 1386’da Niş kesin şekilde fethedildi. 1385’de Amavutluk’un kapısı olan Ohri fethedilmiş, Ohri Gölü çevresi açılmıştır. Sofya fatihi, İnce Balaban Bey’dir ve 10 yıl Bursa ablukasını idare eden Osman Gazi’nin yoldaşlarından Balaban Bey’in oğludur. Sofya, Rumeli beylerbeyliğine merkez olmuştur.

1384’de ihtiyar vezir Lala Şahin Paşa, son seferini Bosna’ya yapmış ve Osmanlılar ilk defa bu tarihte Bosna topraklarına ayak basmışlardır.

Veziriazam Çandarlı Halil Hayreddin Paşa’nın 1385-1386 Arnavutluk seferi önemli idi. Hayreddin Paşa, 1385’te İlbasan yakınlarında Davul çayı kıyısında geçen Savra meydan savaşında II. Balşa’nın kumandanlığındaki Arnavut ordusunu imha etti. Prens, ölenler arasında idi. Ertesi yıl Osmanlılar, Akçahisar, İşkodra başta olmak üzere hemen bütün Kuzey Arnavutluk’u fethettiler. Fakat Sultan I. Murad, üssünden bu kadar uzak bir yerde Türk ordusunun Venedik gibi büyük bir devletle savaşa girmesini kesinlikle uygun görmedi. Çok önemli olan İşkodra, ancak bir yüzyıla yakın bir zaman sonra büyük zorluklarla Venedik’ten alınabilecektir. Arnavutluk’un en önemli şehrinin Venedik’e iadesinden sonra Osmanlıların eline sadece Doğu Arnavutluk kalıyordu.

1385’te Savcı Bey, Edirne’de babasına vekalet ederken, Bizans’ın teşvik ve yardımı ile ayaklanmıştır. Hızla yetişen Sultan I.Murad, ayaklanmayı bastırmış, Şehzade Savcı Bey, Dimetoka’da yakalanıp idam edilmiştir.

1388’de Sultan I. Murad’la Ali Paşa’nın seferi, Bulgaristan’ın fethini tamamlamıştır. Ali Paşa Silistre, Tutrakan, Ziştovi, Niğbolu gibi Tuna’nın güneyindeki bütün önemli kaleleri, Plevne ve Lofça’yı almış, Deliorman ve Dobruca, Osmanlı hakimiyetine geçmiştir.

Osmanlılar, Macaristan’la karşılaşmışlardı ve daha büyük karşılaşmalar olması mukadderdi. Fakat Osmanlı donanmasının zayıf olduğu Sultan I. Murad Hüdavendigar zamanında Venedik ile savaştan kaçınılmıştır. 1373 Venedik-Macaristan savaşından Sultan Murad, Venedik’e yardımcı olarak 5.000 Osmanlı piyadesi göndermişti. Sultan Murad’ın askerlik ve siyasetteki dehası sayesinde Papa’nın birçok teşebbüsü akim kalmıştır. Mesela V. Urbanus’un 28 Ocak 1369 tarihli namesinde, Venedik ile Ceneviz’i Osmanlılara karşı savaşa sevketmek istemesi, tamamen neticesiz olmuştur. Her iki cumhuriyet de, topraklarına tecavüz etmez görünen Sultan I. Murad’a karşı bir savaşı göze almayı, çılgınlık saymışlardır. Bu şekilde Avrupa’dan ayrılan Bizans İmparatorluğu ile Sırbistan Krallığı, Sultan Murad’a vergi vermeye mecbur olmuşlardır.

1386 sıralarında Memluk ve Osmanlı imparatorlukları arasında bir dostluk anlaşması yapılması Karamanlıları telaşlandırmıştır. Çünkü kuzeyden ve batıdan Osmanlılar, doğudan Memluklar ile sarılmış olan Karaman Devleti, güneyde Akdeniz’e ve Memlaklere tabi Kıbrıs Krallığı’na dayanıyordu. Alaeddin Ali Bey kayınpederi Gazi Sultan Murad’ın Balkan fütuhatı ile meşgul olduğu sıralarda Avrupa devletleri ile münasebetlere girdi ve Osmanlı nüfuzunu kırmak istedi. Bu suretle bir yüzyıldan biraz fazla sürecek olan Karaman siyasetini açmış oldu. Candaroğullarının Osmanlılara tabi olması ve Osmanlı ordusuna yardımcı birlik göndermesi, Karamanlıları büsbütün ürküttü.

Savaşa Karamanoğlu’nun Osmanlıların Hamidoğullarından satın aldıkları Beyşehr’i işgalleri yol açtı. Saldırı kırılmadığı takdirde Karamanlıların ve ondan cesaret alan diğer beyliklerin Balkan fütuhatının en kritik anlarında Osmanlıları Anadolu’da rahatsız edeceklerini takdir eden Sultan I. Murad, Anadolu’ya geçti. Bursa’ya geldi. Anadolu beylikleri üzerinde nüfuzunu göstermek için Kastamonu’daki Candaroğlu’ndan yardımcı birlik istedi. Bu birlik gelince, Ali Paşa ve oğlu Veliaht Şehzade Bayezid Bey’le beraber Karaman seferine hazırlandı. Osmanlı ordusunda, Bizans ile Sırbistan’ın anlaşma gereğince vermeye mecbur bulundukları yardımcı birlikler de vardı. Bu suretle Sultan Murad, Anadolu beylerine kudretinin derecesini göstermek istiyordu.

Sultan Murad’ın Karamanoğlu üzerine yürüyen ordusu 70.000 kişi idi. Ordu Karahisar’da (Afyon) konaklayıp savaş divanı kuruldu. Sol kanadın kumandasına Veliaht Şehzade Bayezid Bey, sağ kanadınkini de Şehzade Yakub Bey aldı. Bayezid Bey’in yanında Efruz Bey’le Candar ve Sırp yardımcı birlikleri bulunuyordu. Yakub Bey’in yanında Anadolu beylerbeyisi Sarı Timurtaş Paşa vardı. Rumeli beylerbeyisi Kara Timurtaş Paşa, padişah ile beraber orta kısımda idi.

Konya yakınlarında 1386 Kasımında geçen meydan savaşında, Osmanlı askeri Karaman kuvvetlerini kolayca dağıttı. Savaşta Bayezid Bey büyük bir kabiliyet gösterdi ve çok hızlı manevraları ile zaferin en kısa zamanda elde edilmesini temin etti. Bu savaştaki muvaffakiyetinden dolayı kendisine "Yıldırım" lakabı verilmiştir.

Bu hadise üzerine Anadolu’da Karaman nüfuzu kırılmış, Osmanlı nüfuzu, Sultan Murad’ın seferde gösterdiği siyaset sayesinde, bütün Anadolu’da parlamış, adeta Toroslar’a Fırat’a dayanmıştır. Bununla Osmanlı hakimiyetini kabule yanaşmayan Karamanoğlu, Sultan Murad uzaklaşır uzaklaşmaz, Kosova’yı hazırlamakla meşgul olan Haçlılarla müzakerelere girişmiş, fakat korkusundan Kosova’da Osmanlı ordusuna bir birlik göndermekten de geri kalmamıştır. Beyşehri’ni geri alan Sultan Murad, 1387’de Bursa’ya dönmüştür.

Balkanlarda ise, Dobruca’daki Moğol Prensliği Osmanlı metbuluğunu tanımış, bu suretle Osmanlı hakimiyeti Tuna deltasına dayanmıştır.

Karamanoğlu’nun savaşarak ittifak ettiği Bosna Krallığı’nı cezalandırmak için Lala Şahin Paşa, 20.000 kişilik bir kuvvetle Bosna’ya girmeye hazırlanmıştır. Fakat böyle bir hareketi bekleyen ve uzun zamandan beri hazırlanan düşman, Niş yakınlarında Ploşnik’te Osmanlı ordusunu bozmuştur. 1388’de geçen bu savaşta 30.000 kişilik Bosna ve Sırp müttefik ordusu 20.000 Osmanlı askerini mağlub etmiş, ancak 5.000 asker dönebilmiş, gerisi şehid olmuş, yaralanmış veya esir düşmüştür. Ploşnik bozgunu, Haçlılara cesaret vererek onları akibeti I. Kosova Meydan Savaşı’nda belli olacak Osmanlı Türklerine karşı III. Haçlı seferini hazırlamaya sevketmiştir.

Düşman faaliyet derecesini kavrayan Sultan I. Murad, hızla önemli tedbirler aldı. Ali Paşa’ya 30.000 asker vererek, Bulgaristan’da Osmanlıların elinde bulunmayan son yerlerin fethini ve müttefiklerle birleşmeye mahal kalmadan Bulgar kuvvetlerini imha etmesini buyurdu. Ali Paşa bu işi en kısa zamanda muvaffakiyetle başardı. Diğer taraftan Teselya fethedildi. İlk defa olarak Attika Yanmadası’nı ve Atina Dükalığı’nı çiğneyen Osmanlı Akıncıları, Mora’ya girdi ve yarımadayı yağmaladı. Tuna’ya, kuzeye doğru atlayan Osmanlı kuvvetleri, Eflak’ı tehdide başladı. Bulgaristan Krallığı’nın başşehri Tırnova da bu arada alındı. Diğer taraftan Karaman, Aydın, Menteşe, Saruhan, Hamid, Teke, Candar beylerine emir yazılarak derhal birliklerini Rumeli’ne göndermeleri bildirildi.

Bulgaristan fethini tamamlayan Ali Paşa, güneye indi. Yanbolu’da Sultan I. Murad’ın ordusu ile birleşti.

Osmanlı Ordusu Yanbolu’dan Tatarpazarcığı yoluyla Sofya’ya geldi. Güneybatıya sapılarak Köstendil’e gelindi ve bu istikamette olduğu haber alınması üzerine büyük Haçlı ordusuna doğru yürüdü, önder Gazi Evranos Bey ve Paşa Yiğit’in akıncıları gidiyordu. Priştine’nin güneyindeki Kosova sahrasında müttefik ordusu ile Osmanlı ordusu karşı karşıya geldi.

Müttefikler, büyük devlet olarak Macaristan ve Lehistan, ikinci derecede devletler olarak da, Sırbistan, Bosna Krallığı, Eflak, Boğdan, Hırvatistan, Bohemya, Arnavut prenslikleri ve can çekişmekte olan Bulgaristan Krallığı idi. Haçlı ordusu, Türk ordusundan sayı bakımından hayli üstündü.

Sultan Murad’ın Haçlı seferinin hazırlanışını çok önceden haber alışı, fevkalade faydalı olmuştu. Ali Paşa, 30.000 kişilik ordusu ile Tuna’ya kadar olan Bulgaristan’ı imparatorluğa katmış, Bulgar kuvvetlerini ezerek, Haçlılarla birleşmesine engel olmuştu. Mora’ya kadar yapılan akınlar da düşmana dehşet vermişti. Sultan I. Murad’ın Mora’yı almaya niyetli olduğunu sanan Venedik, büyük ölçüde savaş hazırlıklarına başlamıştı. Bu müddet içinde bütün Anadolu beylerinin birlikleri de yetişmişti. Sultan Murad da yanında Germiyan (Kütahya) sancakbeyi olan büyük oğlu Veliaht Şehzade Bayezid Bey ve Karasi (Balıkesir) sancakbeyi olan küçük oğlu Yakup Bey olduğu halde Ali Paşa ile birleşmişti. Orduda, o zaman pek ilkel olan bir topçu birliği de bulunuyordu.

Osmanlı, sağ kanadına Yıldırım Bayezid, sol kanadına Yakup beyler kumanda ediyorlardı. Her iki kanatta ihtiyat olarak 1.000’er okçu vardı. Bunlar savaşın en kızgın devresine kadar müdahale etmeyecekler, bu devrede düşmanı oklamaya başlayacaklardı. Rumeli beylerbeyi Kara Timurtaş Paşa, Veliahd’ın; Anadolu beylerbeyi Sarıca Paşa, Şehzade Yakup’un maiyyetinde idiler. Evranos Bey’in akıncıları sağ kanatta, Anadolu beyliklerinin birlikleri ise sol kanatta yer almıştı. Orta kısımda Başkumandanla veziriazam Çandarlızade Ali Paşa bulunuyordu. Sağ kanat ihtiyatına Malkoç Bey, sol kanat ihtiyatına ise Hamidoğlu veliahdi Mustafa Bey kumanda ediyordu. Topçu birliğinin başında Haydar Ağa vardı (Osmanlılar ilk defa bu savaşta top kullanmışlardır).

Düşmanda da bir topçu müfrezesi vardı. Başkumandan, Sırbistan hükümdarı Lazar idi. Sağ kanada yeğeni ve damadı Prens Brankoviç, sol kanada da Bosna kralı Tvrtko kumanda ediyordu.

Büyük meydan savaşında Osmanlılar, müttefikleri tamamen imha ettiler. Kesin neticeyi Yıldırım Bayezid aldı. Sol kanat bozulmak üzereyken kendine has pek hızlı bir manevra ile yetişip düşmanı çeviren Veliaht Şehzade, müttefiklerin korkunç yarma hareketlerine rağmen kıskacını açmadı ve perişan olan düşmanı yok etti. Başkumandan Lazar da dahil oimak üzere bütün düşman ordusu, Kosova sahrasında kaldı. Küçük ve dağınık düşman müfrezeleri kaçmak isterlerken arkalarından yetişen Şehzade Yakup Bey tarafından kılıçtan geçirildi.

Savaşın sonuna doğru artık zafer tamamen belli olunca, Sultan Murad, savaş sahasını gezip son emirlerini verirken, bir şey söylemek, isteğiyle yanına sokulan yaralı bir Sırp asilzadesi, Lazar’ın damadı Miloş tarafından hançerle kalbinden vurularak şehid edildi. Miloş, Osmanlılar tarafından derhal parçalandı.

Padişahın iç organları Kosova sahrasına gömüldü. Cenazesi Bursa’ya nakledilip Çekirge’deki türbesine defnedildi.