İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET
DEVLET YÖNETİMİ
İslamiyet’ten önce Türkler devlete İL veya EL demişlerdir.
Hükümdarların Unvanları
Türkler hükümdarlarına Şanyü, Tanhu, Hakan, Han, Yabgu, İlteber, İdi-kut, Erkin gibi unvanlar vermişledir.
Türk Hükümdarlarının Tahta Çıkışı Tarih Boyunca Kaç Değişik Şekilde Meydana Gelmiştir?
1. Hanedan üyeleri arasında siyasi ve askeri mücadeleyi kazanan hükümdar olarak tahta çıkıyordu. (En sık rastlanan durum)
2. Hükümdarın rakipsiz aday olması (Bu durumda taht kavgası olmadan başa geçiyordu.)
3. Seçim usulü (Kengeş, toy veya kurultay denilen devletin ileri gelenlerinden oluşan meclisin toplanarak hanedan üyelerinden birini tahta geçirmesi.)
4. Ekber ve Erşed (En yaşlı ve olgun) olanın başa geçmesi. (Bu yöntem III. Ahmet zamanından itibaren sadece Osmanlı Devleti’nde uygulanmıştır.
Kimler Türk Devletlerinde Hükümdar Olabilirdi?
Hanedandan olan bütün erkeklerin hükümdar olma hakları vardı. (Kardeşler, kardeş çocukları, amca, amca çocukları ve diğer hanedan üyeleri.)
Kut Anlayışı Nedir?
Türkler devleti yönetme yetkisinin TANRI tarafından verildiğine inanıyorlardı. Tanrı tarafından verilen bu yönetme hakkına KUT diyorlardı. KUT’un kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiğine inanıyorlardı.
Kut Anlayışı Türk Devletlerini Nasıl Etkilemiştir?
Bütün hanedan üyelerinde KUT olduğundan kendine siyasi ve askeri bakımdan güvenen kişi TAHT KAVGASINA girebiliyordu. Bu durum Türk devletlerini ya iç savaş sonucu istikrarsızlığa, ya da bölünmeye götürüyordu.
İkili Yönetim(Çifte Krallık) Nedir?
Türk Devletlerinde hükümdar yönetimi kolaylaştırmak için ülkeyi SOL(Doğu) ve SAĞ(Batı) olmak üzere ikiye ayırırdı. Ortada (Merkezde) ise asıl hükümdar bulunurdu. Sağ ve Solda ise Hanedan üyelerinden YABGU’lar bulunurdu.
MECLİS VE HÜKÜMET
Türk Meclislerine TOY, KURULTAY veya KENGEŞ denilirdi. Kurultay’da devletin ana meseleleri görüşülür, hükümdarın ölümü, savaş veya milli felaketlerde kurultay toplanırdı.
AYGUCI: Hükümet başkanı (başbakan)
BUYRUK: Bakan
TAMGACI: Dış siyaset işlerini yürüten görevliler
Eski Türk Devletlerinde diğer devlet görevlileri şunlardı
TİGİN: Hükümdar çocukları (Tekin)
ŞAD: Diğer Hanedan mensupları
Bunların dışında İnal, inanç, tarkan, bağa, tudun, çor, külüğ, apa, ataman gibi devlet görevlileri de vardı.
TOPLUM TAPISI
Türk toplumu;
Oguş: Aile
Urug: Soy = Aileler birliği
Bod (Boy): Kabileler
Budun: Millet denilen birimlerden oluşuyordu.
Boyların başında bulunan BEY’ler, töreye göre boyu idare ederlerdi. Boyların bir araya gelmesiyle Devlet (İL) kurulurdu.
Türk Toplumunun Özellikleri
Halk hürdü. Herkes aynı işi yaptığından (hayvancılık) aralarında kesin olarak SINIF’ların ortaya çıkması imkansızdı. Yaşam biçimleri GÖÇEBE olduğundan savaşta elde ettikleri esirleri çalıştırmaya elverişli değildi. Bu yüzden Türk toplumunda KÖLE sınıfı yoktu. Din adamları diğer toplumlarda olduğu gibi imtiyazlı değillerdi.
ORDU
Türk Ordusunun başlıca özellikleri şunlardı:
1. Türk ordusu ücretli değildi.
2. Türk Ordusu daimiydi. (Kadın-erkek her an savaşa hazırdı.)
3. Türk Ordusunun temeli ATLI askerlerden meydana geliyordu.
Türk Ordusunu Silahları: Ok, yay, kement, kılıç, kargı, süngü, kalkan vb.
HUKUK
Türklerde yazılı olmamakla beraber, gelişmiş bir hukuk anlayışı vardı. Bu hukuk kurallarına TÖRE (Türe) denilirdi.
Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan yüksek mahkemeye YARGU adı verilirdi.
YARGANLAR(Yargucu) idaresindeki mahkemeler ise adi suçlara bakarlardı.
DİN VE İNANIŞ
İslam öncesi Türklerin din ve inanışlarını şu dört grupta toplayabiliriz:
1. Tabiat Kuvvetlerine İnanma: Dağ,ağaç, göl, kaya gibi varlıkların gizi güçlere sahip olduklarına inanırlardı.
2. Atalar Kültü: Ölmüş büyüklere ve atalara ait hatıralar kutsal sayılır ve saygı gösterilirdi.
3. Şamanizm: Kam veya Şaman adı verilen kişilerin, kötü veya iyi ruhlarla temas sağladıklarını inanılarak, bunların büyücülük ve sihir özelliklerine başvururlardı. Şaman inançları Anadolu’da hala varlığını sürdürmektedir. Örneğin; Gelinlerin üzerine buğday veya para atmak, eşikten atlamanın uğursuz sayılması vb.
4. Göktanrı Dini: Türklerin İslamiyet’ten önceki dini Göktanrı diniydi. Bu dine göre Türkler;
o Tek bir Tanrının evreni yarattığına ve gökte oturduğuna inanıyorlardı.
o Öldükten sonra dirileceklerine inandıklarından, ölülerini atı, eşyaları ve silahıyla birlikte gömüyorlardı.
o Cennet’e UÇMAĞ, cehenneme ise TAMU diyorlardı.
o Mezarlara ölünün, sağlığında öldürdüğü düşman sayısı kadar BALBAL adı verilen küçük heykeller dikerlerdi. İnanışa göre, yeniden dirilecek kişi atıyla cennete gidecek, ve öldürdüğü düşmanlar sonraki yaşamında ona hizmet edeceklerdir.
o Ölüleri için YOĞ adı verilen cenaze törenleri yapar ve ardından yas tutarlardı.
Türkler arasında ayrıca Maniheizm(Mani dini), Budizm, Musevilik, Hırıstiyanlık gibi dinler de yayılmıştı.
EKONOMİK HAYAT
• Göçebe bir hayat yaşayan Türkler belirli iki merkez arasında (yaylak-kışlak) hayatlarını sürdürürlerdi.
• Hayvancılık temel geçim kaynağıydı. Koyun, keçi, at en çok beslenen hayvanlardı. Bunun dışında sığır, katır ve deve de yetiştirilirdi. Beslenme ve giyimde hayvan ürünlerinden yararlanır ve bunları satarak geçimlerini sağlarlardı.
• Tarım da gelişmişti. Arpa, buğday, darı gibi tahılları yetiştiriyorlardı.
• Savaşlarda elde edilen ganimetler ve devletlerden alınan vergiler gelir kaynaklarıydı.
• Ticaret önemli bir gelir kaynağıydı. Türk ülkeleri İPEK YOLU üzerindeydi.
• Ayrıca Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayıp, Ural, Sibirya ve Altaylar üzerinden Çin’e giden yola KÜRK YOLU deniliyordu. Türkler bu yolun üzerinde de olduklarından samur, kunduz, vaşak gibi av hayvanlarının kürklerinin ticaretini yapıyorlardı.
YAZI, DİL VE EDEBİYAT
Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Soğd, Brahmi, Süryani, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini kullanmışlardır.
Göktürk (Orhun) Alfabesi
38 harften meydana gelir. Göktürk yazısına ilk defa Orhun Nehri kıyısındaki kitabelerde rastlandığı için ORHUN ALFABESİ de denir.
Uygur Alfabesi
18 harften meydana gelir. Uygurlar bu alfabeyi Soğd alfabesinden yararlanarak hazırlamışlardır.
Başlıca Türk Destanları
• Hunların(Oğuzların)–> Oğuz Kağan Destanı
• İskitlerin (Saka)——> Alper Tunga Destanı
• Göktürklerin———-> Ergenekon Destanı
• Uygurların————> Göç ve Türeyiş Destanları
• Kırgızların————-> Manas Destanı
Orhun Yazıtları (Göktürk Kitabeleri)
Türklerin en eski kitabeleri VI. yüzyıla ait YENİSEY kitabeleri ile, VIII. yüzyıla ait ORHUN KİTABELERİ’dir. Yenisey kitabeleri Kırgızlar’ın mezar taşlarına yazdıkları yazılardı. Orhun Kitabeleri II. Göktürk Devleti zamanında Bilge Kağan, Kültigin ve vezir Tonyukuk adlarına dikilmişlerdir. YOLLUĞ TİGİN isimli bir Türk prensi tarafından yazılmışlardır. Bu yazılar 1893 yılında Danimarkalı Bilgin THOMSEN tarafından okunmuştur.
Orhun Yazıtlarının Önemi
A. Türk tarihinin ve Türk edebiyatının ilk yazılı belgeleri olmaları bakımından önemlidir.
B. Bu kitabelerden Türklerin o günkü yaşayışlarını, inançlarını öğreniyoruz. Ayrıca kitabeler gelecekteki Türk Milleti içinde çarpıcı öğütler vermesi bakımından önemlidirler.
BİLİM VE SANAT
• Türkler 1 yılı 365 gün 6 saat olarak hesaplayarak, 12 Hayvanlı Türk Takvimini oluşturmuşlardır.
• Uygurlar tahta harflerden matbaayı ve pamuktan kağıdı yapmışlardır.
• Madencilikte özellikle de demircilikte ileri gitmişlerdir. (Kazakistan’ın başkenti Alma Ata yakınlarında bir kurgandan çıkarılan "Altın Adam Heykeli" Türk maden sanatının ne kadar geliştiğini gösterir.)
• Eşya ve binalarda HAYVAN USLUBÜ denilen, hayvan figürlerini kullanmışlardır.
• HALI Türklerin Dünya medeniyetine bir katkısıdır. (Altaylarda Pazırık Kurganı’nda bulunan halı dünyanın en eski halısıdır.)
TÜRK KÜLTÜRÜNÜN ÇEVRE KÜLTÜRLERLE MÜNASEBETLERİ
1-Türklerin Çin Kültürüne Katkıları
A. Askerlik alanında
B. Devlet Teşkilatında
C. At kültüründe(Atı evcilleştirmede)
D. Gök Tanrı inancıyla… Çinlileri etkilemişlerdir.
2- Çinlilerin Türkleri Etkilediği Alanlar
A. Tarım ve yerleşik kültür
B. Felsefe( Taoizm, Konfiçyüs ve Budizm)
C. Giyim … konularında Çinliler Türkleri etkilemişlerdir.
3- Türklerin Moğol Kültürüne Katkıları
Askerlik alanında, devlet teşkilatında , dil ve alfabede (Uygurca ve Uygur Alfabesini kullandılar.); Kımız yapmayı öğrettiler, Türk töresi ve geleneklerinden, Göktanrı dininden etkilendiler.
İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ
SAMANOĞULLARI (819-1005)
İran’da kuruldu. Kurucusu olan Huda, mensubu olduğu zerdüşt dinini bırakarak, Emevi valisi Esed bin Abdullah’ın yanında Müslüman oldu. Torunları, Emevilerden sonra Abbasilerin hizmetine girdi.
Samanoğulları, Türklerin İslamiyet ile irtibatında köprü vazifesi yaptılar. Karahanlılar ve Gaznelilerle yaptıkları mücadelelerde İslamiyet’i Türkler arasında yayarak, Karahanlıların İslam devleti haline gelmesini sağladılar. İç ve dış tehlikeler sonunda zayıf düştüler. Son Samani emiri İsmail el Muntasır’ın öldürülmesiyle toprakları, Karahanlılar ve Gaznelilerin hakimiyetine geçti.
KARAHANLILAR (840-1212)
Türkistan ve Maveraünnehir’de hüküm süren ilk Müslüman Türk devletidir. Uygur Devleti’nin yıkılmasından sonra Karluk, Çiğil ve Yağma adlı Türk boyları tarafından kuruldu. Samanilerle mücadele eden Karahanlılar, hükümdarları Satuk Buğra Han’ın Müslüman olmasıyla, kabileler halinde İslamiyet’i seçtiler. Uzun süren kardeş kavgaları neticesinde ülke ikiye bölünerek, Naymanlar ve Harzemşahlar tarafından yıkıldılar.
GAZNELİLER (962-1040)
Gazne’de, Samanoğullarının umumi valisi Alptekin tarafından kuruldu. Başlangıçta Samanoğulları Devleti’ne bağlı olan bu devlet, Gazneli Mahmud’un hükümdarlığında bağımsızlığını kazandı. Abbasi halifesi El Kadir Billah adına hutbe okutan Gazneli Mahmud, 17 defa Hindistan’a sefer yaptı. Böylece Hindistan’daki bir çok hint racalarının ( bir çok şehir ve idarecilerinin) Müslüman olmalarına vesile oldu. İran’daki Büveyhileri yenerek, bölgedeki Şii tehlikesini ortadan kaldırdı.
Yiğit, mert ve cömert olan Gazneli Mahmud, ömrünü gazalarla geçirmişti. 1030’da vefat ettiğinde yerine oğlu Mesud geçti. Selçuklu ordusuna Dandanakan Meydan Muharebesi’nde yenilince, muhafızları tarafından hapsedildi. Mesud, yeğeni tarafından hapishanede öldürüldü. Sultan Mesud öldürülünce ülkede iç karışıklıklar ve taht mücadeleleri başladı. Son hükümdar Hüsrev Melik’in Gurlulara esir düşmesiyle yıkılarak, tarih sahnesinden çekildi.
SELÇUKLULAR (1040-1157)
Türk-İslam devletlerinin en büyüklerindendir. Oğuzların Üçoklar kolunun Kınık boyuna mensupturlar. Devlete adını veren Selçuk Bey Müslüman olunca, subaşısı olduğu Oğuz yabgusuyla arası açıldı. Mikail’in oğulları Tuğrul ve Çağrı Beyler, Mikail öldüğü için Selçuk Bey tarafından yetiştirildi. Tuğrul ve Çağrı Beyler, 1040 senesinde Gazneli Mesud ile Dandanakan’da yaptıkları savaşı kazanarak Selçuklu Devleti’ni kurdular. Tuğrul Bey de sultan unvanını aldı. Tuğrul Bey’in ölümünden sonra, Çağrı Bey’in oğlu Alparslan 1063 yılında sultan oldu. Nizamülmülk’ü vezir tayin eden Sultan Alparslan, ülkesini doğu ve batıya doğru genişletti. Doğu Anadolu’da Kars’daki Ani kalesini fethedince, halife tarafından kendisine "Ebû-l Feth" lakabı verildi.
Sultan Alparslan, Bizans imparatoru Roman Diogenes ile 26 Ağustos 1071’de Malazgirt ovasında karşılaştı.
Alparslan son derece kurnazca bir harp taktiği planlamıştı. Hilal şeklinde yaydığı ordusuyla akşama kadar Malazgirt meydanında dövüştü. Şaşkına dönen Bizans ordusu hilalin içine düştü. Büyük bir şevkle ortaya atılan Alparslan’ın ordusu 200 bin kişilik büyük Bizans ordusunu perişan etti. Bu büyük muharebe sonucunda kazanılan zafer, Türkler’e Anadolu’nun kapısını açtı.
Sultan Alparslan vefat ettiğinde (1072), devletin toprakları doğuda Kaşgar’dan, batıda Akdeniz kıyılarına kadar yayılmıştı. Alparslan’ın yerine oğlu Melikşah sultan oldu. Melikşah zamanında fetihler devam ederek Amasya ve civarı Karadeniz’e kadar; Filistin, Suriye, Hicaz bölgesi, Yemen ve bütün Anadolu fethedildi. Şii Fatımilerle mücadele edildi.
Sultan Melikşah’dan sonra saltanat mücadelesi başladı. Son Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer’in H.551 senesinde ölümüyle Büyük Selçuklu Devleti; Irak ve Horasan, Suriye, Kirman ve Anadolu Selçukluları olmak üzere dörde bölündü. Bunlardan Irak-Horasan ve Kirman Selçukluları; Harzemşahlar Devleti olarak ortaya çıkarak, Büyük Selçuklu Devleti’nin varisi olduklarını iddia ettiler. Anadolu ve Suriye Selçukluları ise ayrı birer devlet haline geldiler.
HARZEMŞAHLAR (1157-1231)
11. yüzyılın sonlarında Harezm bölgesinde kurulan Türk devletidir. (Hazar Denizi’nin doğusu ile Ceyhun Nehri’nin aşağı mecrasının arasında yer alan bölgeye Harezm denir.)
Harzemşahların atası Anuştekin, bir Türk kölesiydi. Satın alınarak Selçuklu sarayına getirilmiş ve özel olarak yetiştirilmişti. Harezm valiliği de yapan Anuştekin ölünce, oğlu Kutbettin, Selçuklu sultanı Sencer tarafından Harezm valiliğine getirildi. Bu sıfatla 30 yıl Harezm’i idare eden Kutbettin aynı zamanda Harzemşah Devleti’nin kurucusudur. Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’in vefat etmesiyle Harzemşahlar, Selçuklularla bağlarını kopararak müstakil devlet haline geldiler.
Moğol-Tatar istilasında Cengiz, 1219’da 500.000 kişilik ordusuyla İslam alemi üzerine yürüdü. Harzemşahların önemli merkezlerini teker teker ele geçirdi. Mukavemet gösteren mevkiiler korkunç katliama uğratıldı. Kısa zamanda Buhara, Semerkant, Otrar, Sığnak, Berekent ve Hocakent Moğolların eline geçti. Harzemler, büyük kahramanlıklar göstermelerine rağmen netice değişmedi. Son olarak tahta oturan ve bütün hayatı mücadelelerle geçen Celalettin Harzemşah, Moğol istilasının batıya doğru yayılmasını geciktirdi. Celaleddin Harzemşah’ın ölümü üzerine bu devlet tarihe karıştı.
ANADOLU SELÇUKLULARI (1077-1308)
Oğuz Türklerinin Üçok kolunun Kınık boyuna mensub Selçuklu hükümdar ailesinden, Kutalmış oğlu Süleyman Şah tarafından Anadolu’da kurulan bir devlettir. Bizans’la hakimiyet kavgası yapılarak bölgenin Türkleşmesi sağlandı. İç harpler ve isyanlar sebebiyle perişan halde kalmış olan yerli halk, Süleyman Şah’ın idaresinde huzur ve sükuna kavuştu. İslamiyet Anadolu’ya hızla yayıldı. Haçlılarla yapılan mücadelelerle Haçlıların İslam alemine taarruzları büyük ölçüde kırıldı. Anadolu Selçukluları üç defa Haçlı saldırısını göğüslediler. İlk birinci Haçlı ordusunun 150.000 kişilik öncü kuvvetini 1.Kılıçarslan (1096-1099) İznik yakınlarında karşıladı.
İkinci Haçlı saldırısı ise I.Sultan Mes’ud zamanında oldu (1147-1149). Eskişehir’e kadar gelen 75.000 kişilik Haçlı ordusu burada yapılan meydan muharebesinde yenildi.
Üçüncü Haçlı seferi ise II.Kılıçaslan zamanında (1189-1192) Eyyübi hükümdarı Selahaddin Eyyübi’nin Kudüs’ü işgalden kurtarıp geri alması üzerine yapıldı. Bu sefere daha öncekilerde olduğu gibi Papa’nın teşvikiyle Almanya imparatoru Friedrich Barbarossa, İngiltere kralı Arslan Yürekli Richard, Fransız kralı Philippe-Auguste katıldılar. Daha önceki Haçlı ordularından çok daha güçlü olan bu orduyu Selahaddin Eyyübi Hıttin mevkiinde yapılan savaşta hezimete uğrattı.
Anadolu Selçukluları İslam’ın kalkanlığını yaptılar. Büyük bir tehlike olarak ortaya çıkan Şii Babailer isyanı bastırıldı.
Moğollarla yapılan Kösedağ Muharebesi’yle (1243) Anadolu, Moğol hakimiyetine girdi. Anadolu Türk birliği parçalanarak birçok beylikler ortaya çıktı. Bu beyliklerden biri de Osmanlı beyliği idi.
TULUNOĞLU DEVLETİ (880-905)
Ahmed Tulunoğlu tarafından Mısır ve Suriye’de kurulan ilk Türk-İslam devletidir.
Mısır’da ve Suriye’de kurulan ve Abbasi hilafetine ismen bağlı ilk Müslüman-Türk devletidir. Devletin kurucusu Ahmed, bir Türk askeri idi. Babası Tulun (Tulun: Türkçe’deki dolun, yani dolun aydan gelir) yaklaşık 815-816’da Buhara valisi tarafından Bağdad’a gönderilmişti.
Ahmed, 15 Eylül 868’de Fuslat’a ulaşmasıyla Tulunilerin kuruluşu başlıyordu. Ondan önce de Mısır’da Türk valileri görev yapmış, bunlardan Muzahim b. Hakan’ın devrinde buraya Türk askerleri gelmeye başlamış ve Mısır, Samarra’dan sonra Türklerin ikinci üssü olmuştu.
Ancak Tulunoğulları halkı Arap, yöneticileri Türk olduğundan kısa sürede yıkıldılar.
İHŞİTLER (935-969)
Mısır ve Suriye’de kurulan ikinci Türk devleti Muhammed İbn-i Tuğrul tarafından kuruldu. Şii Fatımi Devleti ile mücadele ettiler. İhşitler, Şam ile Hicaz arasında yol keserek hacıların can ve mallarına saldıran bedevileri ve diğer eşkiyayı temizleyerek, yol emniyetini sağladılar. Fakat, bilahere iç karışıklıklar ve ülke idaresinin zayıflığı sebebiyle Şii Fatımilere yenik düşerek toprakları Fatımilerin eline geçti.
EYYUBİLER (1174-1250)
Selahaddin Eyubi tarafından Mısır ve Suriye civarında kuruldu. Selahaddin Eyubi zamanında, Mısır’daki Şii Fatımi idaresi tamamıyla ortadan kaldırıldı. Fatımilerin Mısır ve Suriye’de yaydığı Şiiliğin yerine, Sünniliğin yayılması için gayret gösterildi. Selahaddin Eyubi’nin, İslamiyet için büyük tehlike haline gelen Haçlılara karşı tesirli bir şekilde başlattığı cihat siyaseti, bütün İslami gayret ve heyecanı onun etrafında birleştirdi. Türk ve Arap ordularının aynı gaye etrafında toplanmasını sağladı. Hıttin’de parlak bir zaferle Haçlılara ağır mağlubiyet verdirilerek direnişleri kırıldı. Kudüs şehri dahil bütün kaleler ele geçirildi. Avrupa bu hezimet karşısında birbirine girdi.
MEMLÜKLER (1250-1517)
Mısır ve Suriye dolaylarında Eyyubilerin yıkılışıyla kurulan Türk devletidir. Bağdat’ı ve birçok İslam ülkesini yakıp yıkan Moğol ordularına karşı direnen Memlükler, Moğolları Ayn-Calut denilen yerde büyük bir hezimete uğrattılar. Hülagu’nun katliamından kaçarak Mısır’a sığınan Abbasi hanedanından El Muntasır’a biat edilerek, halifeliği Mısır’a taşıdılar. Haçlıları ve Ermenileri mağlup ederek, Antakya ve civarını Haçlılardan temizlediler.
Son Memlük sultanları zamanında Osmanlılara karşı düşmanca siyaset takip edilmesi ve Şiilerle işbirliği yapılması sebebiyle, Memlüklerin, Osmanlılarla arası açıldı. Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır seferiyle bunlar ortadan kaldırıldı. Son Abbasi Halifesi III.Mütevekkil’in, hilafeti kendi rızasıyla Yavuz Sultan Selim Han’a devretmesiyle, hilafet Osmanlılara geçti.
İLHANLILAR (1260-1353)
Cengiz Han’ın torunu Hülagu tarafından İran’da kuruldu. Batıya doğru yönelen Hülagu, başta İsmailiye Devleti olmak üzere Abbasi Devleti ve birçok şehirleri yakıp yıktı. Büyük bir İslam düşmanı olan Hülagu, Abbasu halifeliğinin merkezi olan Bağdat’ı işgal ederek büyük bir katliam gerçekleştirdi. Başta halife Mutasım olmak üzere 400.000’den fazla Müslümanı katletti. Geçtiği ülkelerdeki 800.000 Müslümanı da, çoluk çocuk demeden kılıçtan geçirtti. Mısır Memlukleriyle ve diğer İslam ülkeleriyle mücadele ettiler. Anadolu Selçuklu Devleti’ni yıkarak, Anadolu’yu egemenlikleri altına aldılar. İlhanlı hükümdarlarından Ahmed Han ve Gazan Han’ın Müslüman olmasıyla İslamiyet’i seçerek Müslüman devlet haline geldiler.
ALTINORDU DEVLETİ (1223-1506)
Cengiz’in diğer bir torunu olan Batu Han tarafından, Batı Sibirya’da kuruldu. Altınordu hükümdarı olan Berke Han’ın Müslüman olmasıyla, Müslüman Türk-Moğol Devleti haline geldi. Moğol prensleri içinde ilk Müslüman olan Berke Han’la İslamiyet, bütün ülkede yayıldı. Hakimiyetlerini Seyhun ve Ceyhun nehirlerinden Macaristan’ın tamamına kadar genişlettiler. Hülagu’nun Bağdat’da yaptığı zulme sinirlenen Berke Han, H.661 senesinde üzerine yürüyerek Hülagu’yu bozguna uğrattı. Altınordu İmparatorluğu en erken Türkleşen bir Cengiz Hanlığı’dır. Sünni Hanefi mezhebini ve Türk dilini kabul eden bu hanlık İlhanlılara karşı Mısır, Suriye Türk Müslüman ülkeleri ile müttefik idi. Türkleşmesinde en büyük sebep kuzey Karadeniz’deki Kıpçak Türkleridir. Rusları uzun süre egemenliği altına alan Altınordu Devleti, Rusların medenileşmesinde ve devlet sisteminde önemli bir yere sahiptir. Ruslara karşı tam bir hoşgörüyl davranmışlar; onları dil ve dinlerinde serbest bırakmışlardır. Bu devletin yıkılması Türk tarihi için büyük bir felaket olmuş, Rus Devleti’nin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
TİMURLULAR DEVLETİ (TİMUR İMPARATORLUĞU)(1370-1526)
Timuroğulları, Osmanlılar ve Selçuklulardan sonra gelen en büyük Türk hanedandır. Timur Han (Timurlenk) tarafından kurulan bu büyük İslam devletine Timurlular Devleti denilmektedir.
Timur Han, İslamiyet’i yıkmak, Müslümanları doğru yoldan saptırmak isteyenlere karşı şiddetle muamele etti.
Timurlenk oğlu Miran Şah’a verdiği emir üzerine, bütün Ehli Sünnet dışındaki hurufi tekkeleri ortadan kaldırıldı. Hurufi sapıklıklarının merkezi haline gelen Esterabad şehrini tamamen dağıttı. Timur Han’ın 1393 senesinde gerçekleştirdiği bu hayırlı hareket, Ehli Sünnet Müslümanları arasında memnuniyetle karşılandı.
Timur Han, İslam ülkeleri arasında birliği temin edip, ehli küfrü yerle bir etmek niyetiyle Müslüman memleketlerin hükümdarlarına mektuplar yazıp, kendisine itaat etmelerini istedi. Hatta bir kısmına para ve hediyeler de gönderdi. Timur Han, Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid Han’a bir kaç defa mektup yazarak, dost olmayı arzu etmişti. Fakat Yıldırım’ın ortadan kaldırdığı beyliklerin beyleri, Osmanlı Sultanını Timur Han’a şikayet ederek hakkında olmadık şeyler söylediler. Timur Han’ın önünden kaçan bazı beyler de gelip Yıldırım Bayezid Han’a Timur’u kötülediler. Böylece ne hazindir ki dost olmayı arzu eden bu iki Müslüman hükümdarın arasını açmaya muvaffak oldular.
BABÜRLÜLER(1526-1880)
Babür Şah tarafından Hindistan’da kurulan Türk-İslam devletidir. Babürlülerin İslam düşmanı olan sultanı Ekber Şah, devletin Sünni olan inancı ile bağdaşmayan derleme bir din oluşturmağa çalıştı. Mecusi, Hıristiyan ve Brahmanlara istedikleri hürriyeti tanırken, Müslümanlara zulüm ve işkence etti.
Babürlülerin yıkılması için büyük gayret sarfeden İngilizler, Hinduların yardımlarıyla Delhi’ye girdiler. İnsanlık tarihinin görülmedik katliamını yaptılar.
ANADOLU’DA KURULAN İLK TÜRK BEYLİKLERİ
SALTUKLULAR
Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Erzurum ve civarında kurulan beylik.
Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu’da ilk kurulan Türk beyliği budur. Başşehri Erzurum olan beyliğin kurucusu, Malazgirt Zaferinin kazanılmasında önemli rol oynayan Emir Saltuk’tur. Sultan Alparslan, Malazgirt Zaferinden sonra, Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’in ölümü ile anlaşma şartlarının yerine getirilmemesi üzerine, emrindeki kumandanlara Anadolu’da fetihlere devam edilmesini emretmişti. Buna dayanarak Emir Saltuk, Erzurum ve civarını fethederek, Saltuklular Beyliği’ni kurdu.
Türkiye Selçukluları Sultanı Rükneddin İkinci Süleyman Şah, 1202 senesinde Gürcistan Seferine çıktı ve bağlı hükümdar ve beylere haber gönderip, kendisine katılmalarını istedi. Süleyman Şah, 25 Mayıs 1202’de Erzurum önlerine geldi. Kendisini karşılamaya gelen Saltuklu beyi Melikşah’ı yakalatıp hapsettirdi. Böylece Saltuklu Devleti sona ermiş oldu.
DANİŞMENLİLER (1092-1178)
Anadolu’da fetihlere memur edilen Gazi Ahmed Bey, Türkmenlere hocalık, öğretmenlik yaptığı için "Danişmend" lakabı ile anılıyordu. Danişmend Gazi Ahmed Bey, Kızılırmak ve Yeşilırmak dolaylarını ele geçirmişti. I. Kılıçarslan’ın Haçlılarla yaptığı savaşlara katılarak başarı gösterdi. Antakya Prensi Bohemond’u esir aldı ve Malatya’yı ele geçirdi. Bu prensin serbest bırakılmasını isteyen Kılıçarslan’la arası açıldı ve aralarında savaş çıktı. Bu savaşta Gazi Ahmed Bey yenildi ve 1106’da öldü.
I. Kılıç Arslan 1178’de Malatya’ya giderek, Danişmendlilere son verdi ve böylece Anadolu’nun birliğini sağlamış oldu.
MENGÜCÜKLER(1118-1250)
Mengücük Gazi’nin, Malazgirt Savaşı’na iştirak ettiği ve bu savaştan sonra Sultan Alp Arslan’ın Anadolu’yu zabtetmek için görevlendirdiği beyler arasında bulunduğu bilinmektedir. Türkmen beylerinden Mengücük, Anadolu’nun fethi sırasında Erzincan, Kemah, Divriği ve Karahisar’ı zaptetmişti. Kendisi bu çarpışmalarda şehit düştü. Oğlu İshak, 1118’de bu bölgede, babasının adını taşıyan beyliği kurdu.
İshak Bey, beyliğini korumak için Selçuklularla, Artuklu ve Danişmendli beylikleriyle mücadele etti. Fakat Artuklu Belek tarafından mağlup edildi (1120). İshak Bey 1142’de ölünce beylik ikiye ayrıldı. Oğullarından Davud, Kemah ve Erzincan’da, Süleyman ise Divriği’de kendi beyliklerini ilan ettiler.
Bu ailenin son beyi Salih zamanında, Sultan I. Keykubat beyliğin topraklarını sınırlarına kattı ve Mengücük Beyliği sona ermiş oldu.
ARTUKLU BEYLİĞİ (1101-1409)
Oğuzların Döver boyundan ünlü bir Türkmen Beyi olan Artuk Bey, Anadolu’nun fethi sırasında büyük hizmetler görmüştü. Fakat, Tutuş’la Süleymanşah’ın arasındaki savaşta Tutuş’tan yana olarak savaşı ona kazandırmış ve Süleymanşah’ın intiharına sebep olmuştu. Tutuş, Artuk Bey’in yardımına karşılık olarak onu Kudüs valisi yapmıştı. Ölüm yılı olan 1091’e kadar bu görevde kaldı.
Artuk Bey ölünce Kudüs Fatımî’lerin eline geçti. Fakat Artuk Bey’in oğulları Sökmen ve İl-Gazi, Selçuklu hükümdarı tarafından kendilerine verilen bölgelerde beylikler kurdular. Artuk Bey’in oğulları tarafından kurulan bu beylikler üç kol halinde gelişti.
1. Hısn Keyfa ve Amid,
2. Mardin ve Meyyafarıkin,
3. Harput’da, üç kol halinde hüküm sürmüş bir Türkmen sülalesidir.
Eyyubi hükümdarı Melik Kamil önce Amid’i sonra da Hısn Keyfa’yı zapt ederek Artukluların Hısn Keyfa kolunu ortadan kaldırmıştı (1231).
Sultan I. Alaeddin Keykubad 1234 yılında Harput’u zabtederek, Artukluların bu koluna son vermişti.
Melik el-Salih Mardin’i müdafaa edemeyeceğini anlayınca bu şehri Karakoyunluların reisi Kara Yusuf’a teslim etti (1409). Bu suretle Artuklular Devleti sona erdi.
ÇUBUKOĞULLARI (1085-1113)
1087 yılında Çubuk Bey, 300 atlı süvari ile Filera-los’un elinde bulunan Harput’u aldı. Selçuklu geleneklerine göre bir bey, bir yeri fethettiğinde, merkeze bağlı olmak koşulu ile kendi beyliğini kurabilirdi. Çubuk Bey, bu gelenek gereği Harput ve civarında, Çubukoğuları adıyla anılan kendi beyliğini kurdu. Çubuk Bey’in Harput’taki egemenliğinin ne kadar sürdüğü tam olarak bilinmezse de; oğlu Mehmet Bey’in, 1106-1113 yılında Harput hükümdarı olduğu bilinmektedir. 26 yıl süren Çubukoğulları döneminden günümüze ulaşan yapısal kalıntının olmaması, bu dönemde yeni yapılaşma olmadığını, mevcut iç kale ve içindeki yapıların kullanıldığını gösterir.
Artuklu Belek Gazi, Harput’u ele geçirerek beyliğe son vermiştir.
İNALOĞULLARI BEYLİĞİ (1098-1183)
Büyük Selçuklu tahtının varisleri Tutuş ile Berkyaruk arasındaki mücadele sırasında Diyarbekir bölgesi muhtelif emirler arasında paylaşılmıştı. Bu sırada Sadr adında bir Türk emiri de Amid (Diyarberik)’e hakim oldu. Bu hakimiyet Sadr’ın yerine gelen kardeşi ve bu sülalenin kurucusu olarak kabul edilen Türkmen emirlerinden İnal ile (1098) devam etti. Emir İnal çok yaşamamış ve yerini oğlu İbrahim almıştı.
Hısn Keyfa Artuklularından Nureddin Muhammed, Salahaddin Eyyubi’ye bağlanmış ve ona karşı bütün vazifelerini yerine getirmişti. Ancak Nureddin’in bir isteği vardı, bu da Amid şehrine sahip olmaktı. Salahaddin, adı geçen şehri alıp, ona vermeğe vaad etti. Salahaddin verdiği sözü yerine getirmek için beraberinde Nureddin Muhammed olduğu halde Amid üzerine yürüdü ve şehri kuşattı. Neticede 9 Mayıs 1183’de Amid’e girerek şehri Nureddin Muhammed’e verdi. Böylece İnaloğulları Beyliği sona ermiş oldu.
DİLMAÇOĞULLARI BEYLİĞİ(1085-1394)
Doğu Anadolu’da kurulmuş olan Türk beyliklerinden birisi de Bitlis ve Erzen’de hüküm sürmüş olan Dilmaçoğullarıdır. Bu beyliğin kurucusu Dilmaçoğlu Mehmed (Muhammed) Bey, Sultan Alp Arslan devrinde Bekçioğlu Afşın, Ahmed-şah gibi Türkmen emirleri ile Bizans idaresindeki Anadolu’ya akınlarda bulunuyordu.
Dilmaçoğulları Beyliği Erzen ve havalisinde XIV. yüzyılına sonların kadar hüküm sürmüş, muhtemelen Akkoyunlular devrinde tarihe karışmıştır.
AHLATŞAHLAR BEYLİĞİ (1100-1207)
Bu beyliğe, Ermenşahlar Beyliği, Sökmenliler Beyliği de denir. Sultan Melikşah’ın amcasının oğlu olan Kutbeddin İsmail, 1080 yılında Azerbaycan genel valiliğine tayin edilmişti. Kutbeddin İsmail’in kumandanlarından olan Sökmen, Büyük Selçuklu sultanı Melikşah’ın amcası Yakuti’nin oğlu olan Kutbeddin İsmail’in gulamı (yardımcı-hizmetli) idi. Kısa zamanda kendini göstermiş ve süratle yükselerek kumandan olmuştur. Adaleti ve iyiliği ile şöhret kazanan Sökmen, Mervanilerden Ahlat’ta hakim olan emirin halka kötü davranması sonucu bu şehre davet edildi. Sökmen askerleri ile Ahlat’a gelerek, şehri teslim aldı. Burada bir hükümet yani beylik kurdu. Aileye de bundan sonra Ahlat Şahları (Ahlatşahlar) ve Ermenşahlar denildi.
Eyyubiler Ahlatşahlara son verdiler.
İZMİR BEYLİĞİ (1081-1097)
Anadolu’nun fethi sırasında, Malatya dolaylarında faaliyet gösteren Oğuz’un Çavuldur boyundan olduğu sanılan Çaka Bey, İstanbul’da uzunca bir müddet kaldıktan sonra 1081’e doğru İzmir’e gelerek bir beylik kurmuştur.
Bizans İmparatorluğunun zayıf noktalarını iyi bilen Çaka Bey, Foça’yı ve civarını aldıktan sonra 40 parça gemiden kurulu kuvvetli bir donanma yaptırarak Ege Denizi’nde Sakız, Midilli, Sisam, Rodos adalarını zapt etti ve Çanakkale’ye doğru ilerledi. Üzerine gönderilen Bizans donanmalarını birkaç kere mağlup etti. İstanbul’u ele geçirip imparator olmak istiyordu.
Kara kuvveti kafi gelmediği için, Balkanlar üzerinden Trakya’ya doğru ilerleyen Peçenek Türkleri ile işbirliği yaptı. Onlar karadan İstanbul’u baskı altına alırken Çaka Bey de denizden hücuma geçecek ve Bizans başkenti düşürülecekti. Fakat plan başarıya ulaşamadı. Çünkü, İmparator Aleksios Komnenos, Tuna boyundaki Kuman Türklerini Peçenekler üzerine saldırtmış ve aralarında cereyan eden, Meriç kıyısındaki Lebonium Savaşı (Nisan 1091)’nda Peçenekler ağır mağlubiyete uğramışlardı.
İzmir Beyi Çaka, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan I. tarafından ortadan kaldırıldı (1097).
TANRIVERMİŞOĞULLARI
Çaka Bey’in İzmir’de hakimiyetini kurduğu yıllarda Tanrıvermiş adlı bir Türk komutanı da ele geçirdiği Efes’te beyliğini kurmuştu. Bizans’ın sahil bölgelerine yolladığı donanma Efes’i ele geçirince bu beylik de ortadan kalkmıştır (1097).
İNANÇOĞULLARI BEYLİĞİ
İnançoğulları, Germiyanoğulları hanedanındandır. Fakat İnanç Bey’le babasının hangi Germiyan beyinin oğlu veya kardeşi olduğunu şimdilik bilmiyoruz. Bunlar o zaman "Ladik" denen Denizli başkent olmak üzere Denizli bölgesinde hüküm sürmüşlerdir. Topraklan 8.000 km2’yi geçmemiştir. 1276’dan 1368’e kadar 92 yıl devam etmişlerdir.
Ladik (Denizli) beyliği, Denizli şehrinin Germiyanoğullarının eline geçmesi ile son bulmuştur (1368).
ÇIKARIMLAR
1. Tarihte bilinen ilk Türk devleti Hunlardır.
2. Türk adı ile kurulan ilk Türk devleti Göktürklerdir.
3. Türk toplulukları içinde ilk yerleşik hayata geçen Uygurlardır.
4. Türk toplulukları içinde Müslümanlığı ilk benimseyen Karluklardır.
5. Türk toplulukları içinde Museviliği ilk benimseyen Hazarlardır.
6. Türk tarihinde ilk devlet ve ordu örgütünü kuran Mete Han’dır.
7. Türklere ait bilinen ilk destan İskitlere (Sakalar) aittir.
8. Anadolu’ya ilk gelen Türk kavimi Hunlardır.
9. İstanbul’u kuşatan ilk Türk topluluğu Avlarlardır.
10. Türklerde ilk matbaa Uygurlarda görülür.
11. Türk toplulukları içinde en aktif ve belirleyici boy, Oğuz boyudur.
12. Türk tarihinin en önemli yazılı kaynakları Orhun Yazıtları’dır.
13. Çin’e karşı ayaklanarak bağımsızlıklarını yeniden kazanan topluluk Göktürklerdir.