EVLİLİK ÜZERİNE
İki sevgili dostum eşleriyle kavgalılar.
Biri:
-Ben bir şey yapmıyorum, her şeyime kızıyor, diyor.
Diğeri:
-Onu kıyma makinesinden geçirip salam yapacak sonra da oturup yiyeceğim diyor.
Neden?
Bu soruyu yüzlerce kez kendime sordum. Neden?
Birbirlerini delilerce severek evlenen bu çiftler niçin bu duruma geliyor? Kazanılmak için uğraşılan gönüller, niçin bu kadar kolay kırılabiliyor. Acaba nasıl olsa bir kere gönlünü kazandım, ona ulaştım, o benim… Her zaman gönlüne girebilirim, diye mi düşünülüyor?
Bu kadar aşktan sonra niçin çiftler birbirlerini yiyecek duruma gelebiliyorlar? Neler oluyor, geçen zaman mı, ekonomik sebepler mi, çocukların huysuzluğu mu, eş dost veya akrabaların negatif tutumları mı, yoksa ne? Aşkın bitmesi mi ? Gerçekten aşk biter mi? İnsan aşık olduğu kişiyi nasıl bu derece hırpalayabilir? Araya karakter çatışması mı giriyor? Nedir? Yazarak düşünüyorum.
Gerçekten aşk biter mi? Deliler gibi birbirlerine tutkun olan insanlar nasıl birbirlerinden böyle kolayca vazgeçebilirler? Yoksa biz aşkı bilmiyor muyuz? Hoşlanmanın adını aşk diye mi koyduk. Çünkü tahminimce insan birinden hoşlanıyorsa bir süre onunla yaşar ve bıktıktan sonra ondan kurtulmak için elinden geleni yapar, öyle değil mi? Sahi aşkı bilmiyor muyuz.
Aşık olduğumuzu sanıp hayatımızı bir kişiye bağlıyor muyuz da ondan… Aşk nedir? Kimler neler söylemiş Adem ve Havva’dan beri, neler, neler…
Asıl olan galiba bizim aşk tanımımız. Biz aşktan ne anlıyoruz. Hiç düşündünüz mü?
Güzel bir bayan, yakışıklı bir erkek gördüğümüzde hormonlarımız değişiyor, kendimizi kaybediyoruz… Hiç düşünmeden balıklama uzun bir birliktelik için imzayı atıyoruz… Hiç düşünmeden…
Aslında çok iyi düşünmemiz lazım… Karşımızdaki kişinin vazgeçilmez olması gerekir, vazgeçilmez… Duygularımızı iyi tahlil etmeliyiz…
Bir süre ayrı kalmalıyız. İsteğimizin şehvetten mi yoksa gerçekten aşktan mı olduğunu iyi düşünmeliyiz. Bence seksi aradan çıkarıp düşünürsek gerçek aşk kavramına yaklaşırız. İşin içine seks girerse duygular değişebilir. Seks, herkesin gözünü kör edebilir…
Ya cicim aylarından sonra, yani sekse doyduktan sonra onu hala eskisi kadar isteyebiliyor muyuz?
Akşam eve ilk günkü gibi koşa koşa mı geliyoruz yoksa ayaklarımız bizi geri geri mi çekiyor… Başka dilberlerin, başka yakışıklıların yanına doğru? Ne dersiniz, önemli bir soru değil mi?
Şöyle ellerimizi vicdanımıza koyup bir güzel düşünelim… Kaçımız bu soruya olumlu cevap verecek… Zaten olumlu cevap verebiliyorsanız, siz aşıksınız demektir… Şüpheli iseniz daha zurnanın zırt dediği yere gelmemişsinizdir.
Evet siz bayım siz doğruyu söyleyin eşiniz için mi yoksa çocuklarınızın annesi için mi eve geliyorsunuz. Ya çocuklarınız büyüyünce…
Yoksa, yoksa sizin onun için mi çok çocuğunuz var? Çocuklar evi ne kadar geç terk ederse evlilik o kadar uzun olur diye düşünenlerden misiniz?
Ama bir gün mutlaka ilk başladığınız gün gibi baş başa kalacaksınız. O zaman ortak olarak neler yapacaksınız.
Beraber seyahat mi, yoksa king mi oynayacaksınız, yoksa alışveriş mi, yoksa oturup güzel günlerden mi bahsedeceksiniz. Yoksa birbirinizi kıyma makinesine atmanın hayallerini mi kuracaksınız.
Eğer hayalleriniz başbaşa bir ömrü noktalamaya yetmiyorsa, tavsiyem şimdiden ipleri koparın ve aşkı arayın… Çünkü siz aşkı tanımamışsınız. Yanlış kişi ile berabersiniz.
Sorumluluklarınız sizi hayatı devam ettirmeye götürebilir; ama sorumlulukları üstlenmeden önce bir kez iyi düşünün. Hatta iki kez, hatta bin kez iyi düşünün…
Elbette sorumlulukları bir çırpıda atmak kolay değildir… O halde başta çok dikkatli kararlar verin. Hadi evlendiniz, yanlış bir karardı… Bir çocuğunuz oldu… Aslında o kişiden çocuğunuz olması hiç de iyi olmadı… E be kardeşim ikinci çocuk niye, niye?
Hem hayatından hoşnut değilsin, hem de sorumluluk üstüne sorumluluk yükleniyorsun… Yükleri hafifletmek gerekmez mi… Hayır illa hammallık yapacağız. Yükümüz ağır diye de hayatımız boyunca hayıflanacağız.
Hep hayıflandık… Hiç hakkımız yok… Biz bile bile bu işlerin içine girdik… Hatta sevincimizden düğünümüzde göbek bile attık… Şimdi bu ne?… Niye hayıflanmak?… Seslerinizi duyabiliyorum.
-Ya, yaptık bir hata işte, bu kadar da üzerimize gelme.
-Aslında ben doğru insanla evlenmiştim; ama işin kokusu sonradan çıktı.
-Ben deliler gibi sevmiştim; ama o beni sevmemiş.
-İdare ediyoruz işte canım.
-Sen de şimdi herifi-karıyı boşatma bana.
-Kolay mı gel sen ipleri kopart bakalım, dört çocuğum var.
-Şu kızı ve oğlanı evlendireyim düşüneceğim.
-VB…..
Her şey bahane. Aşk şahane… Ne güzel kafiye oldu değil mi?
Aslında belki de çoğumuz aşık olduğumuz için evleniyoruz. Ya sonra… Aşkı beslemek için ne yapıyoruz…
Güzel kızımız eskisi kadar kendine dikkat ediyor mu? Nasıl olsa birini buldum diye, kendine eskiden gösterdiği itinayı göstermiyor, sevgili iken yaptığı iltifatlar artık kayboluyordu…
Erkek, sevgili iken yaptığı espirileri unutuyor evde sadece spor haberlerini seyreden ve gazete okuyan bir yaratık haline geliyordu. Eski heyecanı bitmiş seksi bile bir görev, bir ihtiyaç olarak görüyordu.
Bunlar mı acaba bizi birbirimizden uzaklaştıran, bizi birbirimize yabancı haline getiren şeyler. Hasta hanımı artık adamı hiç ilgilendirmiyor… Ama daha kısa bir süre önce sevgililerken hasta diye günde acaba kaç kez arıyor, eve giderken uğrayıp hatırını soruyor, getirdiği çiçekleri vazoya koymasını istiyordu.
Evet beyler bayanlar aşk için biraz çalışmak gerekmez mi? Yeni bir aşk aramak size daha kolay mı geliyor?
Yeni bir aşk bulmak o kadar kolay değil. Aynı frekansı yakalamak, aynı elektriği yeniden hissetmek kolay mı? İnsan hayatında kaç kez aşkını bulabilir, kaç kez?
Belki de bizler hiç bulamadık… Siz bulduysanız kaybetmemek için ne gerekiyorsa yapın, ne gerekiyorsa…
İşlerin başarılması için eşlerin aynı huyda olmaları lazımdır. Eşlerin birbirine benzemesi lazım. Ayakkabı çiftlerine bir bak! Ayakkabının bir teki ayağa biraz dar gelirse ikisi de işe yaramaz.
“Aşk , sayıya sığmaz , ölçüye gelmez sevgidir .”
Aşk feda edilemeyecek kadar büyük bir duygudur… Asla feda edilemez… Aşık için veda ve elveda kelimeleri olamaz… Aşkın sözlüğünde bu kelimeler yoktur… Kısa süreli cilve ayrılıkları için dahi kullanılamaz… Belki bye diyebilirsiniz, hoşça kal diyebilirsiniz ama elveda asla…
Koşulsuz sevgi, sınırsız sabır, sonsuz saygı ve sonsuza kadar süren güven ile aşkı beslemeye ne dersiniz?
Anı Defterim-Karalamalar, 2002