HAN
Osmanlı padişahlarının ve bazı Türk beylerinin kullandıkları unvandır. "Devlet başkanı, hükümdar" anlamındadır.
Eski Türklerde "Kan" şeklinde olan bu unvan, "kağan" ve daha sonraki çağlarda da "bakan" şeklinde kullanılmıştı.
Osmanlılarda Mehmed Han, Selim Han gibi kullanılan bu unvandan Türkçe’deki "hanım" kelimesi türemiştir. Bağımsız bir Han’ın idaresi altında bulunan devletlere "Hanlık" adı verilirdi.
Mimaride ise bu kelime, tüccarların, iş adamlarının yolcuların seyahat yolları üzerinde hayvanları ve eşyaları ile birlikte kalabilecekleri ve onlara yatacak güvenilir bir yer ve yiyecek sağlayan yapılara verilen addır. Ana yollar üzerinde inşa edilen bu yapılara "kervansaray" da denmektedir.
Osmanlılar devrinde Selçuklulardan kalan yol şebekeleri genişletilip han ve kervansaray kuruluşları arttırıldı, fethedilen yerlerde yeni hanlar inşa edildi. Çeşitli devirlerde, şehirlerde ve yollar üzerinde Tuna nehrine kadar uzanan Osmanlı topraklarında birçok hanlar yapılmıştı. Bu hanlar çoğunlukla taş ve tuğladan inşa edilmiş, kale gibi sağlam yapılardı. Bazen kerpiç ve ahşap hanlar da yapılmıştır.
Han bir şehrin kalesi sayılabilirdi. İçinde genellikle develiği, at ahırı, harem odaları, haremin ortasında büyük bir havuzu, kileri, imareti bulunurdu. Her akşam han kapısı mehter çalınarak kapanırdı. Bekçiler kandiller yakıp kapı dibinde yatarlardı. Bir handa oda tutmak için hanın odabaşısına, başvurulurdu. Hanı odabaşı yönetir ve bütün anahtarları elinde bulundururdu. Odabaşı denilen görevliye bir çeyrek kuruş veya yarım kuruş verilirdi. Buna "açım parası" denirdi. Oda kiraları da gün üzerinden hesaplanır, odanın değerine göre gün üzerinden bir iki akçe verilirdi.
Türklerin yapmış olduğu hanlar başlıca üç tiptir. Bunlar birinci ve ikinci hanlar çoğunlukla büyük yollar üzerinde kurulmuştur. Buna göre bu hanlarda daha çok geçici yolcuların ihtiyaçları göz önünde bulundurulmuştur. Üçüncü tipe giren hanlar tamamiyle Osmanlı devrinde yapılmış şehir içi han ve kervansaraylardır. Bunlar sundukları hizmet bakımından çeşitlilik gösterirler. İki katlı olan bu hanların zemin katlarında depo ve ahırlar vardı. Birinci kat ise iki bölüm halinde odalara ayrılmış, alt ve üst kat odalarının önlerinde birer sütunlu galeri bulunurdu. Bu çeşitli hanlar iki katlı sütunlu ve kemerli bir galeriyle çerçevelenmiş, kare veya dikdörtgen bir veya birkaç avlu çevresinde toplanmış yapılar olarak görülürlerdi. Bunlar ikamet anlayışı bakımından Osmanlı halkının yaşadığı evlerden farksız idi. Bugün bunların bazıları yarı harap bir halde ayakta durmaktadır.