MUSTAFA REŞİT PAŞA ( 1800- 1858 )
Osmanlı devletinin yenileşme ve Batı’ya yaklaşma döneminin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından biri… Osmanlı diplomasisine yeni ufuklar getiren bir diplomat… Büyük Reşit Paşa, 1800 yılında İstanbul’da doğdu. Tanzimat Fermanı’nı kaleme alan ve bizim ilk anayasamızın temellerini atan devlet adamımız olduğu için, Büyük Reşit Paşa diye anılır.
Reşit Paşa, bürokrat bir aileden gelir. Babası, Enderun yetiştirmelerinden Mustafa Efendi’dir. Eniştesi, Sadrazam Ispartalı Ali Paşa idi. Reşit Paşa’nın yetişmesini de eniştesi Ali Paşa üstlenmiştir. Arapça, Farsça, Fransızca öğrendi. Zamanın bilginlerinden dersler aldı. Daha çok genç yaşta, eniştesiyle birlikte Mora’ya gitti; Yunan isyanının iç yüzünü, Avrupa devletlerinin Osmanlı devletinin içişlerine nasıl karıştıklarını yerinde gördü. Bu içler acısı perişanlık, genç adamın kafasında yepyeni düşüncelerin doğmasına yol açtı.
OSMANLI DEVLETİ DIŞ MÜDAHALELERİN GÖBEĞİNDE YAŞIYORDU
İstanbul’a döndüğü zaman, Hariciye Nazırı Pertev Paşa ile görüşürken söyledikleri, Nazırın dikkatini çekti. Olağanüstü bir gözlem gücü vardı ve gözlemlerden hareket ederek çözüme gidebiliyordu. Pertev Paşa, Padişah II. Mahmut ile görüşürken, bu genç yetenekten bahsetti. II. Mahmut, yepyeni bir Osmanlı devleti kurmak, Batı’nın gelişmelerini ülkesine getirerek devletini geliştirmek istiyordu. Mustafa Reşit Bey’le görüştü ve kendisinde aradığı vasıfların bulunduğunu anlamakta gecikmedi.
Bir ara, devletine baş kaldırır gibi olan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile yapılan müzakerelerde bulundu. Mısır meselesinin hangi etkenlerin altında geliştiğini farketmekte gecikmedi. Osmanlı devleti, dış müdahalelerin göbeğinde yaşıyordu. Bu dönemde adı, hem Osmanlı sınırları içinde, hem Avrupa’da "iyi diplomat" olarak duyulmuştu.
Önce Londra Büyükelçisi oldu. Bu elçilikte gösterdiği başarı üzerine, Dışişleri Bakanlığı’na getirildi. Bu sırada, yenilik taraftarı II. Mahmut ölmüştü (1839).
Taht’a II. Mahmud’un 17 yaşındaki oğlu Abdülmecit çıkmıştı. Genç padişahı tutucu bir çevre, babasının başlattığı yenilik hareketlerinden caydırmaya çalışıyordu. Yenilik taraftarı bilinen Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa’yı da bir kenara itmek istiyorlardı. Oysa Reşit Paşa, devletinin ve dünyanın durumunu çok iyi görüyordu. İmparatorluk, düşmanla çevrelenmişti. Bunlardan bir bölümü ile anlaşıp öteki bölümüne karşı direnmekten başka çıkar yol yoktu. Fransa ve İngiltere’yi, Rusya’ya karşı kullanarak bir denge yaratmak, bu sükûndan faydalanıp bazı Batı toplum kuruluşlarını Osmanlı devletine getirerek modern bir devlet olmak, tek çıkar yoldu.
REŞİT PAŞA SADRAZAM OLDU
Genç Padişah, doğru fikirlerin Reşit Paşa’dan geldiğini farketmekte gecikmedi. ‘ Kendi isteği ile, o güne kadar elinde tuttuğu bazı haklarından vazgeçerek, Reşit Paşa’nın kaleme aldığı "Tanzimat Fermanı"nı imza etmekte tereddüt etmedi. Böylece, Tanzimat dönemi başlatılmış oldu. Reşit Paşa da Sadrazam olmuştu.
Reşit Paşa’nın ilk işi, Mısır meselesinin halli olmuştur. Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı’ya başkaldırmış, orduları Kütahya önlerine kadar ilerlemişti. Üstelik Türk donanması, Kaptan-ı Derya Ahmet Fevzi Paşa eliyle Mısır’a götürülüp Kavalalı’ya teslim edilmişti. Fransızlar, Kavalalı’yı arkalıyorlardı. Reşit Paşa, İngiltere’yi, Hindistan yolunun tehlikede olduğuna ikna etti ve İngilizler, savaş tehdidi ile Fransa’yı, Mısır işine karışmaktan alıkoydular. Bundan yararlanan Reşit Paşa, Mısır kuvvetlerini Beyrut civarında perişan etti. Mısır’ı barışa zorladı. Kavalalı, kendisine iltica eden Osmanlı donanmasını geri verdi ve böylece Mısır meselesi hâlledilmiş oldu.
Reşit Paşa, çeşitli aralıklarla 5 kere Sadrazam olmuştur. Sadrazam olmadığı zamanlarda da çoğu zaman Hariciye Nazırı olarak kabinede bulunuyordu. Onun en büyük eseri, kaleme alıp genç hükümdara imzalatmaya muvaffak olduğu "Tanzimat Fermanı"dır. Tanzimat Fermanı Osmanlı devletinin ilk yazılı anayasasıdır. Bu anayasa ile vatandaşın ana hakları, devletin teminatı altına alınıyordu.
KANUN ÖNÜNDE HERKESE EŞİTLİK TANINDI
Bu fermana göre, mahkeme kararı olmaksızın, hiçbir vatandaşın hayatına dokunulamayacak, ne padişah, ne sadrazam, "hikmet-i hükümet" mazereti ile hiç kimsenin öldürülmesini emredemeyecekti. Teba arasında eşitlik kuruluyordu. Kanun önünde herkes müsavi idi. Vatandaşa angarya yaptırılmayacak, kanunsuz vergi alınamayacak, mülkiyet hakkı, devletin teminatı altında olacaktı.
Din, ırk, mezhep farkları da kaldırılmıştı. Sokaklarda papazlarla hocalar sarmaş dolaş oluyorlar, her ırktan insanlar, adalet önünde eşit saygı görüyorlardı.
Mustafa Reşit Paşa, 1858 yılında, daha çok genç sayılacak bir yaşta öldü. Zamanında çok değerli devlet adamları, sanat adamları yetiştirmiştir. Türk sadrazamlarının en büyüklerinden biri sayılır.