NİĞBOLU MEYDAN SAVAŞI (1395)
Osmanlı ordusuyla Haçlı orduları arasındaki meydan savaşı.
Tek başına Osmanlılarla girişeceği bir savaştan hiçbir şey elde edemeyeceğini, aksine birçok zarara uğrayacağını ve Osmanlıları istikbali için Tuna’dan uzaklaştırmanın şart olduğunu anlayan kral Sigismund, Osmanlılara karşı IV. Haçlı seferinin hazırlıklarına girişti. Bu sırada 1395 yılının yaz ayları boyunca devam eden Bizans’ın Osmanlılar tarafından 2. muhasarası, Avrupa’yı ayaklandırmıştı. Bu sefere katılanlar, Macaristan Krallığı, Fransa Krallığı, İngiltere Krallığı, Almanya İmparatorluğu, Lehistan Krallığı, Venedik Cumhuriyeti, Kastilya Krallığı, Aragon Krallığı, Rodos Şövalyeleri, Papalık ve Eflak Prensliği idi. Bizans İmparatorluğu da İstanbul’un kuşatılması dolayısıyla Osmanlı Devleti’yle savaş halinde sayılıyordu. Bunlardan başka Töton Şövalyeleri, Norveç ve İskoçya krallıkları, küçük İtalyan devletleri, küçük sembolik birliklerle bu Haçlı seferine iştirak ediyorlardı.
Seferin asıl hedefi yüzyıl önce Memlukler tarafından ortadan kaldırılan Kudüs Krallığı’nı yeniden kurmaktı.
Haçlı ordusu, Macaristan kralı ve Nevers Kontu idaresinde iki kol halinde Osmanlılar üzerine yürüyüşe başladı. Belgrad’a gelen Macaristan kralı, Demirkapı’ya kadar Tuna’nın kuzey kıyısını takip etti ve oradan yani Transilvanya ile Eflak’ı ayıran Orsova civarından şehri geçti. Fransızlar ise, Eflak’a girdiler.
Bu sırada İstanbul kuşatmasını kaldıran I. Bayezid (Yıldırım), ordusu ile Edirne’ye geldi. Kuzeybatıya yürüyerek Balkan Dağları’nı kuzeye doğru geçti ve Tırnova’ya girdi. Bu arada Vidin’i ele geçirip Niğbolu önlerine gelen Haçlı orduları, 10 Eylül 1395 günü kaleyi kuşatmaya başladılar.
Sultan I. Bayezid ve ordusuna dair hiçbir ciddi haber alınmaması, Haçlılara cesaret vermişti. 25 Eylül 1395 gününe kadar dayanan Doğan Bey’in komutasındaki kuvvetler, Osmanlı ordusunun gelmesi ile rahatladı. Haçlılar, kalenin güneyinde mevzilenmişlerdi. Güneydoğularında Osmanlılar bulunuyordu. Doğan Bey’in mukavemeti ile Haçlıların Niğbolu Kalesi önünde oyalanmaları Yıldırım’a lazım olan zamanı kazandırmıştı.
Hemen hilal şekli alan Osmanlı kuvvetleri, Haçlılarla savaşa tutuştu.
Sol cenaha kumanda eden Şehzade Mustafa’nın saflarını yardıklarına kanan Haçlılar, ancak korkunç kıskacın içine düşüp imha edilmeye başladıktan anda kendilerine geldiler. Eflak Prensi Mirce, kuzeye doğru kaçmaya başladı.
Bozgun başlayınca Hıristiyanlar, Tuna’ya can atmak istediler. Fakat nehrin Osmanlılar tarafından tutulduğunu gördüler. En şiddetli mukavemeti, Fransızlar gösterdi. Fransız büyük sancağı, askeri teşvik için, Fransa deniz kuvvetleri kumandanı amiral Jean de Vienne tarafından tutuluyordu. Sancak, altı defa yere düştü ve Amiral tarafından altı defa yerinden kaldırıldı. Osmanlılar ancak amiralin ölüsünün elinden sancağı alabildiler. Onun yanında Prens Philippe de la Bar da öldü. Prens Jean, silahlarını atarak teslim olmaktan başka yol bulamadı (25 Eylül 1395).
Kral Sigismund, Tuna’yı geçerek kaçtı. Tuna üzerindeki Haçlı filosunun büyük kısmı, Osmanlılar tarafından batırıldı. Haçlı ordusundan 100.000 kişi Osmanlı kılıcı altında veya Tuna’da boğularak can verdi; kalanı esir edildi.
Osmanlı akıncıları Macaristan’a Eflak’a ve Bosna’ya girerek Stirya Yarımadası’nı ele geçirdiler. Böylece, Kosova’dan sonra artık Osmanlı Devleti’nin kuzey sınırı Tuna nehri oldu.