MUSTAFA REŞİD PAŞA (1800-1858)
Osmanlı sadrazamı.
Mustafa Reşid Paşa, 13 Mart 1800 tarihinde İstanbul’da doğdu. II. Bayezid vakıflarının ruznamçecisi Mustafa Efendi’nin oğludur.
Okuma yazmayı babasından öğrendi. Fakat henüz on yaşını tamamlamadan babası öldü. Bu yüzden medrese tahsili yapamadı. Arapça ve Farsça dillerindeki bilgisi de bu yüzden eksik kaldı.
Eniştesi Ispartalı Seyid Ali Paşa, Mustafa Reşid’in zekasını takdir ederek onu mühürdarlığına tayin etti. Seyid Ali Paşa, sonradan tayin edilen vazifelerinde de Mustafa Reşid’i himaye etti ve onu, devlet işlerinde tecrübe sahibi yaptı.
Kendisini himaye eden Seyid Ali Paşa’nın ölümünden sonra bir süre açıkta kaldı.
Reşid Paşa, zekası ve çalışkanlığı sayesinde sadaret mektubi kaleminde bir memuriyet bulabildi. Bu sıralarda Pertev Paşa’nın dikkatini çekerek Paşa’nın verdiği görevleri dikkatle ifa etti ve savaş dolayısıyla ordunun başına geçen Selim Paşa’nın yanında Şumnu’ya gitti. Şumnu’dan orduyu ilgilendiren bilgileri padişaha arzetmek için, telhisler yazıyordu. Bu telhislerde kullanılan yazı üslubu II. Mahmud’un takdirini kazandı. Maaşı artırıldı ve hızla yükselmeye başladı.
Rus Savaşı’nın barışla bitirilmesini sonuçlandıran müzakerelerde katiplik görevini yaptı. Antlaşmanın imzalanmasından sonra İstanbul’a döndü. II. Mahmud tarafından takdir edildi ve Osmanlı devlet idaresinde önemli mevkilerden biri olan "amedilik" görevini ifaya başladı.
Mustafa Reşid, devlet yönetiminde önemli meseleleri kolaylıkla çözebiliyordu. Padişah, batılılaşma hareketlerine başladığı günlerde, gerekli bilgileri almak için Reşid Bey’i Paris Orta Elçiliği’ne tayin etti
Reşid Bey Paris’te Fransızca’yı mükemmel surette öğrendi. 1836 sonbaharında Londra’ya elçi oldu. Londra’da iken Hariciye Müsteşarlığı’na ve 1837’de müşir rütbesiyle ve paşa unvanını kullanmamak şartıyla Hariciye nazırlığına geçti. Reşid Bey Hariciye nazırlığını idare ederken, 17 Ağustos 1838’de İngiltere ile ticaret anlaşmasını akdetti.
Bu anlaşmanın yarattığı tepkilere karşı, özel notlarında şöyle der:
"Devr-i Mahmud-ı sanide İngiltere Devleti ile tanzim olunan ticaret muahedesini imza eden bu acizdir. Devlet hayatında düşman kazanmaya başladığım dönem bu muahedenin imza edildiği gündür."
Reşid Bey, Hariciye nazırlığını maharetle ifa ederken Mısır meselesini çözmeye çalışıyordu. İngilizlerle bir ittifak antlaşması yapmak için Hariciye nazırlığı üzerinde kalmak üzere Londra’ya gitti.
Mehmed Ali Paşa ayaklanmasının tesirlerini gidermek maksadıyla girişilen savaş tezi de kabul edilmişti. O günlerde ölen Sultan Mahmud’un yerine genç oğlu Abdülmecid padişah oldu.
Abdülmecid, Reşid Paşa’nın Tanzimat’ı ilan etmek hususundaki görüşlerini benimsedi. Bunun üzerine Tanzimat’ın temel esaslarını teşkil eden Tanzimat Fermanı, Reşit Paşa tarafından kaleme alınarak Gülhane’de ilan edildi.
Tanzimat Fermanı’nın ihtiva ettiği ilkeler, hukuk devleti esaslarına dayanıyordu. Fakat bu fermanın tatbiki çok güçtü. Birçok kişilerin menfaatları bozulmuştu. Reşid Paşa birçok iftiralara maruz kalıyordu. Neticede menfaatları bozulanlar Reşid Paşa’nın Hariciye nazırlığından azlini ve evinde oturmasını sağladılar.
Reşid Paşa, bir zaman memuriyetsiz yaşadı. 1841 Temmuzunda Paris büyükelçiliğine tayin edildi. 1845 yılı sonlarına kadar Paris’te dördüncü ve beşinci elçiliklerini ifa eden Reşid Paşa, 1845 yılı sonlarında ikinci defa olarak Hariciye nazırlığına tayin olundu. Bu dönemde Mısır valisi Mehmed Ali Paşa İstanbul’a geldi. Bu geliş, devletin güven verici bir duruma girdiğini gösteriyordu. Güçlü bir devlet kurulması hususunda Reşid Paşa’nın çalışmaları ve bunun müspet neticeleri onu sadrazamlığa yükseltti ve 28 Eylül 1846 tarihinde ilk defa sadrazam oldu.
Reşid Paşa altı defa sadrazamlık yaptı. Devletin sıkıntıya uğradığı zamanlarda padişah tarafından sadrazam yapılıyor ve sıkıntı geçince ve meseleler çözülünce azlediliyordu.
Devlet idaresinde gösterdiği isabet ve hukuk devleti ilkelerini tatbik etme hususundaki cesaret ve kabiliyeti kendisini örnek bir devlet adamı haline getirmişti.
Öncelikle Tanzimat-ı Hayriye adını alan Tanzimat’ın tatbikinde ve devamındaki başarıları unutulamaz. Devleti yönettiği esnada gericilerin ve menfaatçıların yarattıkları engellere karşı devamlı olarak mücadelede bulunmuş ve Osmanlı Devleti’de büyük hizmetler ifa etmiştir.