MEHMED AĞA (MİMARBAŞI)
Osmanlı Devleti’nde ünlü mimarlardan.
Acemi Ocağı’ndan yetişmiştir. Mimarlığının yanında sedefkarlıkta da usta olduğundan "Sedefkar" lakabı ile de tanınır.
Mehmed Ağa, 1562’de Rumeli’den devşirilmiş ve bir süre Acemi Oğlanları kışlasında yetiştirildikten sonra 1567’de ulufeye kaydedilip Bostancılar Ocağı’na alınmıştır. Kısa bir süre sonra Has bahçe gulamları arasına katılan Mehmed Ağa, burada mimarlık, sedefkarlık ve musiki gibi konularda eğitilmiştir. Devrin ünlü sanatkarlarından Koca Mimar Sinan ile mimarbaşı Davud ve Dalgıç Ahmed Ağa ile Hasbahçe halifesi Sinan Ağa’nın, Mehmed Ağa üzerindeki etkileri büyüktür.
III. Murad’a takdim ettiği filavet iskemlesi, padişah tarafından çok beğenilince kapıcılık rütbesi verilmiş, 1588’de Ağa Babası Ocağı’nda görev almıştır. Bir ara Mısır’da görevli iken Arabistan’ın bütün şehirlerini gezmiş, İstanbul’a döndükten sonra Tuna boyundaki kalelerin teftişinde görevlendirilmiştir. Bu görevdeki başarısı üzerine Koca Mimar Sinan kendisinden padişaha bir ok kabı yapmasını istemiş ve çok beğenilince İstanbul kadılığı muhzir başılığına getirilmiştir. Daha sonra Kapıkulu süvarileri arasına katılan Mehmed Ağa, Hüsrev Paşa’ya intisap etmiştir. Paşa’nın Diyarbakır ve Şam beylerbeyiliklerinde, onun yardımcısı olarak görev almıştır. 1597’de İstanbul’un su yollarının bakımı ile görevlendirilip, uzun süre su nazırlığında bulunmuştur.
1606’da Hassa mimarbaşılığa atanan Mehmed Ağa, Bursa’da Sultan Murad Vakfı’nın bazı binalarını, İstanbul’daki İbrahim Paşa Sarayı’nı, Topkapı Sarayı’nda, Erderun Camii yanındaki köşkü tamir etmiştir. 1610 yılında Harem-i Şerif’in onarım işini üzerine almıştır. Ayrıca Sunullah Efendi’nin isteği ve I. Ahmed’in emri ile üstadı Koca Sinan’ın hazırladığı tamir projeleri ve Kabe’nin onarımı için gerekli planları düzenlemiş; Kabe’nin tamirini gerçekleştirmiştir.
Diğer önemli bir eseri ise 1617’de biten Sultanahmed Camii’dir.