MAKEDONYA
Yunanistan’ın kuzeydoğusunda yeralan ve bugün toprakları Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya sınırları içinde kalan bölgeye eski çağdan beri verilen ad.
Osmanlılar ilk defa Orhan Bey zamanında bu topraklara ayak basmışlar, Süleyman Paşa emrindeki kuvvetlerle bölge prenslerinin Bizans hakimiyetini tanımalarını sağlamışlardır. Fakat daha sonra I. Murad döneminde Bizans İmparatoru V. İoannes Paleologos Türk akınlarını durdurmak için birçok faaliyetlere girişmiş, Roma’ya kadar gidip mezhep değiştirmiş ve Sırp Kilisesi’ni Ortodoks Bizans Kilisesi’ne bağlamayı başarmıştır. Böylece Osmanlılara karşı birleşen Bizans ve Makedonya prensleri (Uyliyeşa, Vukaşin ve Voyko) kuvvetleriyle, Edirne üzerine harekete geçmeye başladılar. Bunu haber alan Osmanlı kuvvetleri, Edirne ve Mustafapaşa arasındaki Çirmen’de bu orduyu karşılamış ve büyük bir yenilgiye uğratarak (8 Eylül 1371), Osmanlı fetihlerine Makedonya’nın da kapılarını açmıştı. Böylece bütün kuvvetleri yok edilen Makedonya, nihayet Çandarlı Kara Halil, Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin paşaların, Gazi Evranos ve Deli Balaban beylerin komutasındaki kuvvetler tarafından fethedilmeye başlanmış (1373), iki yıl içinde bütün Makedonya toprakları Osmanlı topraklarına katılmıştır (1375). Fakat bu Osmanlıların tam anlamıyla Makedonya’ya yeleşmelerini sağlamadı. 1395’te Vezir Çandarlı Halil Paşa Evranos Bey’i yeniden Makedonya’yı almakla görevlendirdi. Evranos Bey, Serez, Selanik (geçici olarak), Manastır ve Ohri’yi aldı. Bunun üzerine Sırp, Bulgar, Macar ve Ulahlardan meydana gelen Haçlı ordusu Osmanlılar üzerine yürüdü. I. Murad bu orduyu Kosova’da karşıladı ve bozguna uğrattı (1398).
I. Murad’ın yerine geçen Yıldırım Bayezid Selanik ve Yanya’yı da Osmanlı topraklarına kattı. Yıldırım Bayezid’in Timur’a yenilmesinden sonra (1402) Venediklilerin eline geçen bu iki şehirdi. Murad zamanında yeniden Osmanlılara geçti (1430-1431). Bunun üzerine harekete geçen Yanoş Hunyadi komutasındaki ikinci bir Haçlı ordusu da yine Kosova’da bozguna uğratıldı (1448). Böylece Osmanlılar kesin olarak Makedonya’ya yerleşmiş oldular.
Yöre halkı bu yeni yönetimin getirdiği rahat ve bolluk karşısında kısa zamanda İslam-Türk geleneklerini benimseyip Müslüman oldular. XIX. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Makedonya, 1829’da Yunanistan’ın bağımsızlık kazanması ve Makedonya üzerinde hak iddia etmesi ve Bulgarların Ayastefanos Antlaşması’na dayanarak Makedonya ile ilgilenmeleri bölgede karışıklıkların başgöstermesine sebep oldu. Hele 1870’lerde Bulgar kilisesi bağımsız olunca, Makedonya ve Sırplar da kiliselerinin ayrılmasını istemeye başladılar. Böylece birçok antlaşma ve konferanslara konu olacak olan Makedonya, bu konferanslar ve antlaşmalar gereği yapılan ıslahat çalışmalarına rağmen huzursuzluk kaynağı olmaya devam etti. Avrupa devletleri ve Rusya konuyu bahane ederek birkaç defa Osmanlıların iç işlerine karıştılar.
1908’de Bulgaristan’ın bağımsızlık kazanması, Bosna-Hersek’in Avusturya’ya geçmesi üzerine Balkan devletleri yeni isteklerde bulunmaya başladılar. Nihayet Rusya’nın teminatı ve Hariciye nazırı Kapriel Noradukyan Efendi’nin etkisiyle Makedonya’daki 120 tabur terhis edildi. 1912’de yapılan Sırp-Bulgar, Yunan-Bulgar antlaşmalarıyla Makedonya paylaşıldı ise de elimizden tamamen çıkması Balkan Savaşı neticesinde gerçekleşti. 1912 Balkan savaşları ile 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı neticesinde yapılan değişikliklerle bu topraklar, Yunan, Bulgar ve Yugoslav devletlerince bölüşüldü.
Makedonya Meselesi:
Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan Yarımadası’ndaki hakimiyetine son vermek üzere büyük devletler ve onlara bağlı küçük devletler tarafından arka arkaya çıkarılan ve biri sonuçlanınca diğeri yaratılan, siyasi anlaşmazlıkların sonuncusudur. Bu mesele, genellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaştırılmasını ve sömürgeleştirilmesini hedef alan Şark Meselesi’nin bir bölümüdür. Osmanlı Devleti’nin karşısında, Yunanistan ve Sırbistan krallıkları ile Bulgaristan Prensliği, dolaylı olarak da Romanya Krallığı bulunmakta idi. Fakat bu küçük devletlerin arkasında Avrupa’nın büyük devletleri, Şark Meselesi ile ilgili politikanın bir kolu olarak Makedonya Meselesi’ni desteklemekte ve baskı unsuru olarak faaliyet göstermekteydiler.
Makedonya terimi, Osmanlı mülki teşkilatında kullanılmadığı gibi, Makedonya’nın bölge olarak sınırlarının nerede başladığı ve nerede bittiği kesin bir karara bağlanmamıştır. Birçok tartışmaya yol açan bu mesele sonunda Selanik, Manastır ve Kosova vilayetlerinin XX. yüzyıl başındaki sınırları ile Makedonya’yı meydana getirdiği kabul edildi. Bunun yanında etnik grup başlıca tartışma konulanndan biriydi. Müslüman nüfus, çoğunluğu meydana getirirken, iddiacı taraflar Müslümanların içinde Arnavut, Çerkez ve Pomakların bulunduğunu ileri sürüyorlardı.
Makedonya Meselesi, 1876 İstanbul Konferansı ile başladı. Bu konferansta, Makedonya terimini kullanmadan, büyük devletler, Rumeli vilayetleri için hazırladıklan bir ıslahat projesini kabul ettirmek istediler. Ruslar Ayastefanos Antlaşması’nda bu ıslahat konusunu galip devlet olarak düzeltti. Sonuçta, Berlin Kongresi’nin 23. maddesinde Elviye-i Selase’deki ıslahatın büyük devletlerin denetimi altında yapılması kararlaştınldı. Böylece Makedonya Meselesi’nin politik ortamı ve Avrupa devletlerinin konuya müdahale yetkisi doğdu.
1890’da ilk defa Sofya’da kurulan Makedonya Komitesi, üç yönlü bir çalışma ortamına girdi. Bulgar papaz ve öğretmenleri ile halkı aydınlatmak, baskın, soygun ve yağmacılık yoluyla konuya yabancı devletlerin müdahalesini sağlamak, yayın yoluyla Hıristiyan Avrupa halkını ve politikacılarını kışkırtmak suretiyle bu komite başarılı da oldu. Bulgaristan’ın yaptığı bu tahriklere karşı, Sırbistan ve Yunanistan da aynı şekilde konuya girdi. Böylece Makedonya Meselesi, Avrupa barışını tehdit eden siyasi konulardan biri oldu.
Osmanlı Devleti 1880 ve 1902 ıslahat fermanlanyla, zamanla kuvvetlenen ihtirasları bastırmak ve devletlerarası çekişmelerde bağımsızlığını devam ettirmekten daha ileri bir politika ve güç gösteremedi. Bunun sonucunda büyük devletler müdahale ettiler. 1897’de Rusya ve Avusturya anlaşarak, Arnavutluk Prensliği dışında güneyde Yanya, kuzeyde İşkodra gölleri arasında kalan bölgenin topraklarını üç Balkan devleti arasında paylaştırmayı teklif ettiler. 1899’da Bulgarların istedikleri Muhtar Makedonya Eyaleti teklifi ise, Sırbistan ve Yunanistan tarafından kabul edilmişti.
1903’de Rusya ve Avusturya’nın ortak olarak verdikleri bir kararla Makedonya Meselesi yeni bir gelişme gösterdi. İstanbul hükumetince tayin edilecek bir idarecinin yönetiminde ve büyük devletlerin kontrolü altında ıslahatın devam ettirilmesi prensibi, Bulgarlar tarafından kabul edilmedi. 1903 kararları Makedonya’da ayaklanmalar çıkartacak kadar tepkilere sebep oldu. Islahat projelerini 1904, 1905 tedbirleri takip etti ise de Babıali yetkilerinin bir çoğunu Avrupa devletlerinin kontrolüne bıraktı. Fakat bu da Makedonya Meselesi’ne bir çözüm getirmedi.
1908’den sonra, Meşrutiyet yönetiminde, İttihad ve Terakki iktidarı "Makedonya’yı Türkleştirme" politikasını izlemeye başlayınca işler iyice kanştı. Bu, Müslüman Arnavutların milli ve bağımsız bir Arnavutluk kurmak istemeleri ve Osmanlı Devleti’ne karşı cephe almalarına yol açtı. Sonuçta, Balkan Savaşı’nın başlama sebeplerinden olan Makedonya Meselesi, bu savaşın getirdiği sonuçlarla kapanmış oldu.