KAAT’I
Kaat’ı, kağıt ve deri üzerinde ince oyma sanatıdır.
Güzel yazı ve motifleri oyarak başka bir kağıt veya madde üzerine yapıştırma diye de tanımlanabilir.
Özellikle XIV. yüzyıldan beri uygulanan deri oymacılığının etkisiyle ortaya çıktığı ileri sürülür. Kaat’ı ayrı bir sanat kolu durumuna gelişi, XV. yüzyıl ortalarına rastlar. Osmanlı yazarlarından Mustafa Ali, Menakıb-ı Hünerveran’ın da ilk ve büyük sanatçının Abdullah Kaat’ı olduğunu ve Herat’ta yetiştiğini söyler.
Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde bulunan, Şair Cami tarafından büyük sanat koruyucusu olarak tanınmış Akkoyunlulardan Sultan Yakup’a yazılan methiyede Heratlı Abdullah’ın imzası vardır.
Kaat’ı sanatı Herat’tan Tebriz’e geçmiş, Akkoyunlu Türkmenlerin eliyle Osmanlılar tarafından da benimsenmiştir. Topkapı Sarayı Kütüphanesi’ndeki Fatih Albümü’nde, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki müzebbih ve hattat Gazneli Mahmud’un hazırladığı (1685) Tuhfe-i Gaznevi’de birçok örneklerine rastlanır. Bu sanatı sürdüren Abdullah Kaat’ı’nın oğlu Şeyh Muhammed Dost, onun öğrencileri de Bedahşlı Seng-i Ali, hattat Mir Ali’nin oğlu Mevlana Muhammed Bakır’dır.
Kağıt ince oyma sanatına Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde büyük değer verilmiş, kaat’ı kitaplar hazırlanmıştır. XVII. yüzyıllarda yetişen Bursalı Mevlevi Fahrettin Dede ve XVIII. yüzyıldaki diğer sanatçıların çalışmalarıyla geliştirilerek, yazı çekmecelerini süsleyen manzaralar da yapılmıştır.
Kağıt oyma örnekleri arasında yazılar, süslemeler, çiçekler, vazolu çiçekler, çeşitli hayvanlar ve ağaçlardan oluşan üsluplaşmış doğa görünümleri en yaygın olanlarıdır. Bütün bu örnekler sanatçıların zengin düzenleme ve soyutlama gücünü ortaya koyar.
Kaat’ı sanatında kağıt ve deri oymak için “nevregen” denilen ucu çok keskin eğri bir bıçak kullanılır. Oyulup, çıkarılarak başka yere yapıştırılan bölüme “erkek oyma”, oyulan bölüme ise “dişi oyma” denilir. Bazı örneklerde yazı veya motif erkek ve dişi olarak kesilmiş, fakat oyulduğu yere de aynı dikkat ve özen gösterilerek, ayrı bir eser ortaya çıkarılmıştır.