GEDİK
Ticaret ve sanat ile uğraşma yetkisi ve bu yetkiye sahip esnaf.
Osmanlılarda her işin belirli kişiler tarafından yapılması anlamına gelen"Gedik"in bazı kuralları bulunmaktaydı. Esnaf grubu içinde belli bir işi yapmakla görevli olan kimse, bu işi ölünceye kadar elinde tutardı. Bir ustanın veya pirin başkanlığı altında toplanan kimselerden birinin yeri boşalmadıkça oraya bir başkası giremezdi. Bu sebepten ticaret ve sanatla uğraşan kimseler arasında, bunlardan birinin ölmesi veya hakkını bir diğerine devretmesi sonucunda gedik açılırdı. Bu açılan yere en uygun görülen, yani ustalık hakkı, ticaret yapma yetkisi, dükkan açma hakkı bulunan bir kişi getirilirdi.
Osmanlı Devleti’nde gedik usulünün devam ettiği yıllarda gedik sayısı artırılabilirdi. İstanbul, Eyüp, Galata ve Üsküdar çevresinde 47 enfiyeci dükkanı gediği varken, sonraları bu sayı 94’e çıkarılmıştı. 1860 yılından sonra tamamen kaldırılan gediklerle birlikte ticaret ve sanatta tekelci düzene son verildi
Ticaret ve sanatta tekel düzeni kaldırıldıktan sonra da gedik sahiplerinin gedik bulunan yer üzerindeki tasarruf hakları bir müddet daha sürdü. Gedik sahipleri, gediklerinin bağlı bulunduğu yerleri oldukça yüksek ücretlerle kiraladıkları halde, mülk sahiplerine eski kirayı vermekte devam ettiler. Böylece gerçekte üzerinde "müstakar gedik" bulunan emlakin tasarrufu fiilen gedik sahiplerine geçmiş oluyordu.
1913 yılında geçici bir kanunla gedikler tekrar kaldırıldı, İstanbul ve çevresinde gediklerin emlak üzerinde tasarruf bakımından meydana gelen karışıklığa son verildi ve asıl hak sahiplerinin emlak üzerindeki hakları bedele çevrildi.