Ans/ C/ ÇERKEZ ETHEM

ÇERKEZ ETHEM (1880?-1950)

İstiklal Harbi’nde önce hizmetleriyle, sonra da milli davaya ihaneti ile tanınmış çetecilerden biri.

Bandırma’nın Manyas Ovası’ndaki Emre köyünde doğmuştur. Çerkez Sapsuğ boyundan Ali Bey’in en küçük oğludur. Ağabeyleri Reşit ve Tevfik beylerle birlikte, İstiklal Harbi’nin başından Birinci İnönü Savaşı’na kadar milli davaya fedakarca hizmet etmiştir.

Düzenli ordu kurulması isteklerine karşı çıkarak, Ankara hükumeti ile ters düşmüştür. Bu anlaşmazlık Çerkez Ethem’in Yunan güçlerine sığınıp, yurdu terk etmesiyle noktalanmıştır.

Çerkez Ethem, öğrenim görmemiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda askere alındıktan sonra er olarak İstanbul’da serasker kapısında kalmış, bölük emirliğine kadar yükselmiştir. Bu arada İran’a gönderilecek olan "teşkilat-ı mahsusuya" alınmıştır. Burada Rauf Orbay ve teşkilat-ı mahsusa başkanı Eşref Bey tarafından gerillacı olarak eğitilmiştir. Savaşın sonunda yurda dönmüş, Batı Anadolu’nun düşman tarafından işgal edileceği tehlikesi belirdiğinden Ege bölgesini örgütlemek için Batı Anadolu’ya geçmiştir.

Çerkez Ethem Eşref Bey’in Salihli’deki çiftliğini çete kurmak için merkez yaparak; kısa zamanda Salihli cephesini meydana getirdi. Bundan sonra çevresindeki dağınık çeteleri de kendine bağlayarak bütün Batı Cephesi’ni tutan bir kuvvet haline geldi.

Başarıları sonunda, kendisine Umum Kuva-yı Seyyare ve Kütahya havalisi kumandanlığı verildi ve Batı Cephesi kumandanı Ali Fuad Cebesoy’a bağlandı. Fakat bu bağ yüksek komuta noktasında olmaktaydı. Çerkez Ethem hakim olduğu bölgede asayişi, inzibatı, savaşı kendi bildiğince yöneterek, halktan dilediği gibi para topladı ve istediği gibi adalet dağıttı.

Anzavur Ayaklanması’nın bastırılmasında, Yozgat- Yenihan- Düzce Ayaklanması’nın bastırılmasında, Süleyman Şefik Paşa’nın Hilafet Ordusu’nun dağıtılmasında, mutasarrıf İbrahim Bey’in Kuva-yı Ahmediye Ordusu’nun yok edilmesinde ve Demirci’de Yunanlılara ilk büyük vuruşu indirmede gösterdiği başarılardan dolayı TBMM tarafından hakkında "Münci-i Millet" (Milletin kurtarıcısı) olarak gösterilen bir karar alındı.

Çerkez Ethem’in bu başarıları birtakım politikacılarla sömürülmek istendi. Başta ağabeyi Manisa milletvekili Reşit Bey ve kardeşi Tevfik Bey olmak üzere onu hıyanete kadar götüren politika oyununun içine ittiler.

Yeşil Orducular, Çerkez Ethem’i arkasına alarak Rusya’da kurulan benzer bir hükumetinin başkanı yapmak vaadinde bulundular.

Bu sırada başarısız Gediz saldırısını yaptı. Çerkez Ethem, yenilgiyi Genelkurmay’a yüklemeye çalıştı. Böylece milli hükumetle arası açılmaya başladı.

Düzenli ordu, düşüncesini uygulamaya sokmak isteyen Ankara hükumeti bu yenilgiden yola çıkarak, Çerkez Ethem’i düzenli orduya sokmak istediler.

Böylece Batı Cephesi Komutanı olan İsmet İnönü, Çerkez Ethem’le karşı karşıya geldi. İsmet Bey ilk iş olarak Çerkez Ethem’in yetkilerini daralttı.

Duruma el koyan Mustafa Kemal Paşa, aradaki anlaşmazlığı gidermek üzere, kalabalık bir kurulla yanına Çerkez Ethem’i de alarak İsmet Paşa’yla buluşmak üzere Bilecik’e gitti. Yolda Eskişehir’e vardıklarında Mustafa Kemal Paşa’nın yanından gizlice ayrılan Çerkez Ethem, kuvvetlerinin başına döndü.

22 Aralıkta Ankara’da toplanan Bakanlar Kurulu son bir teşebbüste bulunarak Reşit Bey’le birlikte Celal Bayar, Kılıç Ali Vehbi Bey (Balıkesir milletvekili), Eyüp Sabri Bey’den oluşan bir kurulu Çerkez Ethem’e göndererek nasihatte bulundu. Çerkez Ethem düşüncelerinde ısrar etti ve Mustafa Kemal Paşa’yı da İsmet Bey’le Refet Paşa’yı tutmakla suçladı.

Hükumet Çerkez Ethem’i TBMM’e itaate çağırdı. Bu kesin emirleri dinlemeyen Çerkez Ethem üzerine 2 piyade ve 7 süvari alayı gönderildi. 29 Aralıkta Kütahya ele geçirilince Çerkez Ethem Gediz’e çekilmek zorunda kaldı. Bir yandan Yunan Başkomutanlığı ile anlaşmaya girişirken, öte yandan Sadrazam Damat Ferid’e başvurarak Osmanlı hükumetinden Büyük Millet Meclisi ordularına karşı harekete geçebilmesi için kendisine görev verilmesini istedi. Birinci İnönü Savaşı’nın en sıkıntılı günlerinde İzzettin Bey komutasındaki 61. tümen üzerine saldırmaya kalkışmasıyla da artık affedilmek imkanını kaybeden bir hain durumuna düştü.

Büyük zaferden sonra Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldı ve Amman’da öldü.