CİDDE VE SURİYE AYAKLANMALARI (1858-1860)
XIX. yüzyılda çıkan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceğini olumsuz yönde etkileyen ayaklanmaların bir kısmı din ve mezhebe dayanmıştır. Genellikle Osmanlı tebaasından ayrı dindeki topluluklar arasında çıkan ayaklanmalar, devlet yönetimine karşı olmamakla beraber devleti meşgul etmiş ve yıpratmıştır. Suriye’de yaşayan halkın çoğunluğu Müslümandı ve İslamlığın mezhepleri dışında Dürziler Suriye’de önemli bir cemaat oluşturuyorlardı. Cidde de bir kıyı şehri olarak bu tür özellikler gösteriyordu. Üstelik İngilizlerin ve Fransızların himayesinde önemli bir Hıristiyan kesim vardı. Suriye’de yaşayan Hıristiyan mezheplerinden biri olan Marunilerle Dürziler arasında zaman zaman çatışmalar oluyordu.
Dürziler Suriye’de Hasbeya, Raşeya, Cebel-i Havran, Cebel-i Lübnan ile Şam’ın çevresinde yaşıyorlardı. Marunilerin toplu olarak bulundukları yerler ise Beyrut, Sayda, Trablus ve Lübnan’ın bütün kuzey kısmıydı.
Ayaklanmaların Sebepleri:
Dürzi ağa ve şeyhlerinin Maruni köylerinde bulunan mukataaları, Dürziler ve Maruniler arasında zaman zaman sürüp giden ve dinden doğan anlaşmazlıkların artmasına sebep oluyordu. Bu durumda bir hal çaresi olarak 1844’de, Cebel-i Lübnan iki kaymakamlığa ayrıldı; Müslüman ve Hıristiyan iki kaymakam tayin edildi. Ancak 1854’de ölen Maruni kaymakamı yerine Şihap ailesinden Beşir Ahmed’in tayin edilmesi, özellikle Ortodoks halkın tepkisine yol açtı; durum Babıali’ye şikayet edilerek Katoliklerden ayrılmak veya ilçelerinden birine Müslüman bir kaymakamın getirilmesi istenildi.
İki mezhep arasındaki anlaşmazlığa 1856 Islahat Fermanı’na karşı gösterilen tepkiler de eklenince ayaklanmaların asıl sebepleri ortaya çıkmaktadır.
Osmanlı Devleti, esaslarını yabancı devletlerin tespit ettiği 1856 Islahat Fermanı’nı ilan edince Müslümanlarla hukuk açısından eşit hale gelen Maruniler hızla teşkilatlanmaya başladılar. Müslüman halk bu duruma karşı kayıtsız kalmadı ve Marunilerle mücadeleye girmek için hazırlandı.
Asıl amacı, çeşitli ırk ve mezhepten olan tebaa arasında eşitlik sağlamak olan bu ferman, Cidde ve Suriye’de Müslümanlarla Hıristiyanların birbirlerine karşı tavır almaları için zemin hazırladı.
Bütün bu sebepler yanında, İngiltere ve Fransa’nın Dürzilerle Maruniler arasındaki geçimsizliği kışkırtması da özellikle ayaklanmaların genişlemesi yolunda önemli bir sebep oldu.
Cidde Ayaklanması:
İlk tepki 15 Temmuz 1858’de Cidde’de ortaya çıktı. Büyük bir halk topluluğu, isyan çağrılarına uyarak Hıristiyan halk üzerine yürüdü. Bu karışıklıklar sırasında Fransız konsolosu ile İngiliz konsolos yardımcısı kendi tebaalarını savunmak isterlerken öldürüldüler. Devlet, Cidde olaylarının önüne geçemiyordu. Bu durumu fırsat bilen İngiltere ve Fransa, birlikte hareket ederek, Cidde’ye savaş gemilerini gönderdiler. Şehri topa tuttukları gibi, olaylardan suçlu saydıkları 10 kişiyi de idam ettiler.
İngiltere ve Fransa’nın intikam amacı ile şehri topa tutmaları ve adam asmaları, Müslüman halk ve bilhassa Dürziler arasında tepki yarattı. Bu durum Suriye’nin Müslüman halkı üzerinde de etkisini gösterdi.
Suriye Ayaklanmaları:
Suriye’de Dürzilerin Hıristiyanlar aleyhine hareketleri Mayıs 1860’da başladı. Halep’te cami duvarlarına Hıristiyanlar aleyhine nümayişler yapılması için bildiriler asıldı. Lübnan’da, Dürzilerin çoğunlukta olduğu bölgelerde cinayet ve yol kesme olayları baş gösterdi. Maruniler bu hareketlere karşı koyabilmek için hazırlığa başladıkları gibi vali Hurşit Paşa’ya da başvurdular. Diğer taraftan Beyrut’ta bulunan konsoloslar da gerekli tedbirlerin alınmasını istiyorlardı.
Mayıs ayının sonunda Sayda ve Matn bölgesinde, Said Canbolat ve Hattar Ahmed’e bağlı Dürziler, Marunilere karşı harekete geçtiler. Havran ve Cebel’de bulunan Dürziler de Hasbeya, Raşeye, Zahle ve Dayral Kamer’de soykırıma giriştiler.
Bu olayların Şam’da duyulması, buradaki Hıristiyanları endişelendirdi. Çünkü Şam’da yaşayan Müslümanlar sayıca Hıristiyanlardan fazlaydı. Dürzilerin, Marunilere karşı saldırılarının en şiddetlisi 9 Temmuzda oldu. Babıali Suriye’deki bu ayaklanmalara karşı sert tedbirler almadı ve durumu Şam valisi Ahmed Paşa’ya havale etti. Fakat Paşa’nın ayaklanmalar üstünde etkili olamaması ve olayların gittikçe genişlemesi, Babıali’yi harekete geçirdi. Diğer taraftan Fransa da Şam’daki olaylar sebebiyle Osmanlı Devleti’ne baskı yapıyordu. Nihayet Avrupa devletlerince de sevilen ve tanınan bir kişi olan Fuad Paşa, Beyrut’a gönderildi. Fuad Paşa, Dürzileri şiddetle cezalandırdı; adam öldürenlerden 56 kişiyi idam ve ayaklanmalara katılan 111 askeri kurşuna dizdirdi. Bu ayaklanmalardan zarar gören Marunilere tazminat verilmesi için de Dürzilerden ve ayaklanmaya katılan halktan özel bir vergi aldı.
Fuad Paşa Suriye’deki bu ayaklanmaları şiddetle bastırdığı halde Fransa, 8 Ağustos 1860’da Lübnan’a asker çıkardı ve Fuad Paşa’nın Dürzilere karşı kesin harekete geçmesini istedi. Durumun ciddiyetini bilen Fuad Paşa, Fransızların Marunilerin intikamını alacağını düşünerek, Dürzilere karşı harekete geçmedi. Diğer taraftan Dürzi reislerinin kendiliğinden teslim olmaları Fuad Paşa’yı zor durumdan kurtardı. Bütün bu olayların İngiltere, Fransa, Avusturya, Rusya ve Prusya temsilcileri ile Osmanlı Devleti’nin temsilcilerinden kurulu bir komisyonda görüşülmesine karar verildi. Komisyonda yapılan görüşmeler sonunda, Lübnan’da tek bir kaymakamlık kurulmasına ve kaymakamın Hıristiyanlardan seçilmesine karar verildi ve karar, 9 Haziran 1861 Lübnan Nizamnamesi adı altında imzalandı.