CELALİ İSYANLARI
Osmanlı tarihinde "Celalî İsyanları" diye anılan, uzun yıllar süren olaylar dizisi.
XVI. yüzyıldan evvelki belgelerde imparatorlukta herhangi bir bölgede, Müslüman halk arasında görülen ayaklanmaya özellik farkı gözetmeksizin Celali adı verilmiştir. Karayazıcı’nın ortaya çıkmasıyla (1598) artık Anadolu’da görülen belli karakterdeki isyanlara Celali isyanları demek adet olmuştur.
XVI. yüzyılda Şeyh Celal, Baba Zinun gibi tarikat ehli oldukları sanılan şahısların çıkarmış oldukları isyanlar, devlet kurucularının ve hanedanın yıkılmasını amaçlıyordu. Kanuni devrinin sonlarında doğan Celali isyanları ise devletin kurucularını ve siyasi kadroyu yıkmak değil, birtakım zorunluluklar karşısında yeni bir gelişmeye sürüklemek çabasını güdüyordu. Bu isyanlara katılanlar ne mezhep, ne devlet görüşü ile birbirlerinden ayrılmış değillerdi. Bu isyanlara katılanlar; altı ayrı başlıkta toplanabilir:
1-Şah kulu ve Celali ‘den sonra birtakım baba şeyhler Anadolu’daki kızılbaşları tahrik ve teşvik ederek ayaklanmaya sebep oldular ve Celalilere katıldılar.
2-Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Bayezid, Amasya valisi iken, meşhur eşkıya Celal’in oğlu onun maiyetine girmiş ve daha sonra Celalilere katılmış ve isyan etmiştir.
3-Köylerden şehirlere gelen delikanlılar bir kapıya bağlanıyorlar, bağlı bulundukları ağa veya paşanın azli, isyan veya ölümünde bir başka kapıya bağlanıncaya kadar bölük başılarının kumandasında köy köy gezip, eşkıyalık yaparak isyan çıkarıyorlardı. Celalilerin büyük bir kısmını bunlar meydana getiriyordu.
4-Anadolu’da bulunan yörük ve Türkmenler, yaylak ve kışlaklara giderken kendilerine ait olmayan boş ve ekili tarlaları çiğniyor ve karışıklıklara sebep oluyorlardı.
5-Sipahiler ve devlet memurları geniş çapta bu isyanları teşvik ediyor ve bu isyanlara katılıyorlardı.
Celali isyanlarının ana sebebi devletin idare mekanizmasının ve toplum düzeninin bozulmasıdır. Değişen dünya gerçeklerine uygun tavır alamamak, askeri seferlerin sıklaşmaya ve uzamaya başlaması ve Osmanlı ordularının çoğu defa yenilmeleri halkın huzursuzluğunu arttıran şartlardı. Bu dönem savaşlarında ganimet elde edilemiyor ve savaş masrafları halka yüklenen yeni vergilerle karşılanıyordu, Celali isyanları halkın bu duruma bir tepkisi olarak düşünülmelidir.
Yapılan yeni araştırmalarla Celali isyanlarının çıkış tarihinin 1550’lere kadar indiği tesbit edilmiştir. 1596 yılı ise isyanların kesin bir şekil aldığı tarihtir. 1596’dan sonraki olaylara Celal-i Fetret yani Celali karışıklıkları adı verilmiş ve bu olaylar Anadolu’nun sosyal ve ekonomik hayatında yeni bir devir açmıştır.
Karışıklık (fetret) devrinin Celali olaylarında sekbanlar, köyleri talan ederek hemen hemen bütün çiftçi halkı da sekban haline geçirmişlerdir. Sekbanlar köy iktisadi hayatını bozduktan sonra büyük bir halk kitlesini de yaşadıkları yerlerden göçe zorlamışlardır. Kasabalara ve şehirlere saldırılar başlamıştır. Fetret devrine göre daha karanlık ve felaketli olan 1604’te başladığı kabul edilen devreye halk dilinde Büyük Kaçgunluk veya Büyük Firar
devri denilir.
Celali şefleri, resmen padişahın kendilerine verdiği sıfatları taşıyorlardı. Bu şeflerin tuğrası "Şahan-ı Pişi” adı ile anılırdı ki bu da İstanbul Enderun Mektebi’nin Anadolu’daki devamı olarak görülmekteydi.
Celali isyanları çeşitli şeflerin başlarında uzun süre devam etti ve son şef Abaza Mehmed Paşa’dan sonra gittikçe yavaşladı. Abaza Mehmed Paşa Genç Osman’ın Yeniçeriler tarafından katli üzerine ayaklandı ve Yeniçerilere karşı cephe aldı. Bu isyan 7-8 yıl devam etti ve güçlükle bastırıldı.
Celalilerle başa çıkamayacağını anlayan devlet, Celalileri askeri hizmete aldı. Bir kısmı, Osmanlı Hassa ordusuna alındı, bir kısmı da beylerbeyi ve sancak beylerinin hizmetine girdiler.