ABBAS HİLMİ PAŞA (1874-1944)
Osmanlı İmparatorluğu’nun fermanıyla Mısır Hidivliği’ne getirilenlerin üçüncüsü ve sonuncusudur. Mısır’ı idare etmiş bulunanların ise, Mehmed Ali Paşa dahil olmak üzere, yedincisidir.
Babası Hidiv Tevfik Pasa’dır. Abbas Hilmi Paşa hayatının büyük bir kısmını İstanbul’da geçirdi. Hidivliği 1892’den 1914 yılına kadar sürdü, İngilizlerle işbirliği yapmadığı için hidivlikten düşürüldü; fakat Türkiye Cumhuriyeti Abbas Hilmi Paşa’nın hidivliğini 1923 Lozan Antlaşması’na kadar tanıdı.
İlk Mısır Hidivi olan dedesi İsmail Paşa, II. Abdülhamid tarafından azledilip yerine babası Tevfik Paşa getirildiğinde Abbas Hilmi, dört yaşındaydı. İlk öğrenimini Mısır’da yaptı. Sonra İsviçre’de, daha sonra küçük kardeşiyle birlikte Viyana’daki Theresianum lisesinde okudu. Henüz talebe bulunduğu sırada, 1892 yılının Ocak ayında babası ölünce eğitimini yarıda bırakarak Mısır’a döndü ve Kahire’de merasimle Hidiv ilan edildi. Babıali, bir süre sonra Hidivlik sınırında değişiklik yaparak Akabe Limanı’yla bu körfezin ağzında bulunan Tiran Adası’nın yönetimini Hicaz’a devretmek isteyince İngiltere, çıkarlarına ters düşen bu kararı tanımadı. Babıali de, anlaşmazlığın çözümlenmesini, kararından dönmekte buldu.
Abbas Hilmi Paşa, İngiliz idaresinde olmamak şartiyle Hidivliğini sürdürmek ve Arap Birliği’ni kurmak istiyordu. Hatta, Osmanlı İmparatorluğu’nun sürekli desteğini sağlamak amacıyla II. Abdülhamid’e damad bile olmak istemişti. Sık sık İstanbul’a geliyor, yaz aylarını da Boğaziçi’nde geçiriyordu. II. Abdülhamid, ona ve annesine karşı çok iyi davranmıştır. Hatta Osmanoğulları hanedanından başka hiç kimseye vermediği "Hanedan-ı Al-i Osman" nişanını Abbas Hilmi Paşa’ya vermiştir.
Bazı tarihçiler, Abbas Hilmi Paşa’nın Osmanlılara bağlı görünmekle beraber, Suriye’de bazı gizli girişimleri olduğunu ileri sürerler. II. Abdülhamid bile bu konuda çok şüphe duymuştur. Abbas Hilmi Paşa, II. Abdülhamid’e karşı hiç değilse görünüşte pek uysal ve saygılı davranmış, hatta Jön Türklerle padişahın arasını bulmaya çalışmıştır. Bununla beraber, Abbas Hilmi Paşa, Osmanlı askerinin Akabe ve Sina Yarımadası’m işgal ettiği sıralarda, İngiltere’ nin Osmanlı Devleti’ni savaşla tehdit ederek geri çekilmeye zorlaması karşısında tam bir seyirci durumunda kaldı ve Mısır’da milliyetçilik hareketlerini destekledi.
Abbas Hilmi Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı durumunu II. Abdülhamid’in hal’inden sonra da değiştirmemiş, her yaz İstanbul’a gelmiştir. Ne var ki İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra II. Abdülhamid devrinde cesaret edemediği bir takım hazırlıklara girişmiş ve gösterişli bir Mekke seyahati ile hacı olmuştur. Abbas Hilmi Paşa’nın Bingazi’yle Trablusgarb savunmasında gerek maddi, gerekse manevi yardımları olduğu da bir gerçektir.